Ana Sayfa Görüşler “Türkiye’nin Bölgesinde Lider Ülke Olma” Hedefi Doğrultusunda Çabalarımız Aralıksız Olarak Sürecektir

“Türkiye’nin Bölgesinde Lider Ülke Olma” Hedefi Doğrultusunda Çabalarımız Aralıksız Olarak Sürecektir

AIFD Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli
W- AIFD Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli’nin gündem özelinde görüşlerini aldık;

“BIO Startup” projenizde kaçıncı yılınızdasınız ve hayata geçen-ilerleyen startuplar oldu mu?

Ü.D.- BIO Startup Program’ın 6 yıllık bir geçmişi ve bu 6 yıl boyunca 76 biyo-girişimciden oluşan bir mezun havuzu var. Bu programın bundan sonrasında da Türkiye’de “yaşam bilimleri ve sağlık biyoteknolojisi” alanlarına katkı sağlamaya devam edeceğine inanıyoruz. 2022’deki 11 finalistimiz aldıkları kapsamlı mentorluk ve eğitimlerin ardından Demo Day etkinliğinde sunumlarını yaptılar ve jüri değerlendirmesi sonucu puanlandırılan biyo-girişimciler “BIO Startup Küresel Şirket ve Yatırımcı Buluşmaları” kapsamında küresel biyoteknoloji ekosisteminin aktörleri, yatırımcılar ve şirketlerle bir araya gelme şansı buldular.

Geçmiş yıllarda BIO Startup’a katılan pek çok girişimcimizin başarı hikayelerini büyük bir gururla takip ettik. Son olarak dünyanın en büyük biyoteknoloji organizasyonu BIO Digital kapsamında düzenlenen ve dünyanın dört bir tarafından alınan başvurular arasından seçilen 50 startupın girişimini anlatma şansı bulduğu Start-Up Stadium’a BIO Startup Program finalistlerinden olan GlaucoT katıldı ve ülkemizi temisl etti. İlaçsız ve invazif olmayan tekniklerle nöroprotektif glokom tedavi yöntemi sunan girişimini, aralarında yatırımcıların da bulunduğu küresel biyoteknoloji ekosisteminin farklı aktörlerine anlatma imkânı buldu. GlaucoT, geleneksel glokom tedavi yöntemlerinden farklı olarak, girişimsel olmayan nöron koruyucu bir tedavi sunuyor. Yine BIO Startup Program’ın 2017 finalistlerinden biri olan RS Research geliştirme adımları Türkiye’de atılmış ülkemizin kanser alanındaki ilk ilaç adayı üzerinde çalışıyor. Daha nicelerini çok gururla takip ediyoruz.

W- AIFD olarak Biyo-girişimci ekosistemine katkılarınız nelerdir?

Ü.D.- BIO Startup programının biyo-girişimci ekosistemini oluşturmak, desteklemek ve geliştirmek için önemli bir vazifeyi yerine getirdiğini düşünüyorum. Burada oluşan mezun havuzunu yaşadığımız pandemi esnasında kaynak olarak kullanarak CoronaSprint Projesi’ni de gerçekleştirdik. BIO Startup CoronaSprint Projesi’nde COVID-19 ile mücadele sürecine destek olacak 16 proje geliştirildi. Bu programı girişimcilerimizin birbirlerinden öğrenmeye devam edeceği, tüm yıla yayılan bir platforma dönüştürmeyi ve düşünüyoruz.

Bunun yanı sıra Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği olarak biyoteknoloji alanında, gereksinim duyan herkes için, ilaç biyoteknolojisine ilişkin her şeyin içinde bulunduğu kapsamlı bir referans olmasını istedik. Sağladığımız koşulsuz destekle bağımsız bir akademik grup tarafından bu doğrultuda Biyoteknolojik İlaçlar kitabını hazırlandı. Bu kitap ile gündemimizdeki bu önemli konuda veriye ve kanıta dayalı bilimsel bir tartışma ortamına katkıda bulunmaktan büyük memnuniyet duymaktayız. Biyolojik ve biyobenzer ilaçların üretimi ve güvenliliği gibi konuları içeren esere biyoteknolojikilaclar.net adresinden ücretsiz olarak erişilebildiğini bu vesileyle hatırlatmak isterim.

W- İlaçta Biyoteknoloji Ekosistemi oluştu mu? Paydaşlara düşen sorumluluklar nelerdir?

Ü.D.- Girişimcilik büyük problemleri çözerek dünyayı daha iyi bir yere dönüştürme çabasıdır. Özellikle biyoteknoloji alanında çalışan çok sayıda girişimci olduğunu BIO Startup Program sayesinde yakından gözlemlemiş olduk. Nitekim, tüm dünyada sağlık ve biyoteknoloji sektöründeki hareket pandemi ile birlikte ciddi oranda arttı. Pandemi benzeri bir ortamda hızlıca aksiyon alabilmek ancak bu yapının varlığı ile mümkün. Biyoteknoloji alanında çalışan girişimcilerin teknoloji şirketleri ve yatırımcılarla iş birliği yapabilmesi ve bu biyo-girişimcilerimizin küresel bağlantılara erişiminde hızlandırıcı bir rol oynuyoruz. Yenilikçiliğin son derece kritik olduğu sektörümüzde, ABD’nin ilaç otoritesi FDA tarafından onaylanan her 10 yeni molekülün 7 tanesinin startuplar tarafından geliştirildiğini düşündüğümüzde, startup ekosisteminin korunması ve geliştirilmesinin ne kadar önemli ve öncelikli bir konu olduğu daha iyi anlaşılıyor.

W- Türkiye ilaç endüstrisi 2023 yılı vizyonu çerçevesinde biyoteknoloji alanında bölgesel bir üs olmaya yakın mıyız?

Ü.D.- AIFD olarak, ülkemizdeki hastaların en yeni tedavilere hızla erişmeleri için bütün paydaşlarımızla birlikte çare bulana dek yaptığımız çalışmalarımız doğrultusunda, yeni çıkan ilaç ve tedavilerin insanlar üzerindeki etkisini ve güvenilirliğini anlamamızı sağlayan klinik araştırmaların; insan sağlığı üzerindeki yaşamsal önemini, bilimsel ve klinik uygulamalar üzerindeki güçlendirici etkisini ve ülkemizin de kayda değer bir klinik araştırma kapasitesinin olduğunu her zaman dile getiriyoruz.

AIFD ve IQVIA ile iş birliği içerisinde hazırlanan ‘Türkiye İçin Klinik Araştırma Stratejisinin Faydaları-Yenilik Temelli Büyüme İçin Yol Haritası’ raporunun en temel vurgularından birisi de yine klinik araştırmaların ekonomi, sağlık ve bilim alanlarında yüksek katma değer üretmesiydi. Kamu-özel sektör iş birliği ile hayata geçirilecek politikaların, ülkemizi klinik araştırmalarda dünyanın en önemli aktörlerinden biri haline getirmesine olan inancımız tamdır. 2021 yılında raporun 12 temel politika önerisi üzerinde, içerisinde TİTCK, TÜSEB, KAD ve akademisyenlerin de olduğu çok paydaşlı bir eylem grubu oluşturarak, önerileri yaşama geçirmek üzere çalışmaya başladık.

En son 2022 yılı Aralık ayında Hacettepe Üniversitesi Sıhhiye Kampüsü’nde gerçekleştirdiğimiz “Yenilikçi İlaçlar Sempozyumu” etkinliğinde, sağlık sektöründen geniş çaplı katılımla, tedavilerin ve yenilikçi ilaçların geleceğine ilişkin konular akademisyenler ve alanında uzman profesyoneller tarafından tartışıldı ve sağlığın geleceği için paydaşların hasta odaklı bir yaklaşımla birlikte hareket etmesinin önemi vurgulandı.

Küresel ilaç değer zincirinin en önemli halkası ve ilaç şirketlerinin Ar-Ge yatırımlarının yüzde 62’sini oluşturan klinik araştırmalarda, 11. Kalkınma Planı kapsamında işaret edilen “Türkiye’nin bölgesinde lider ülke olma” hedefi doğrultusunda çabalarımız aralıksız olarak sürecektir. 

W- “İlaç değer zinciri”ni anlamamıza yardımcı olur musunuz, en stratejik noktası nedir?

Ü.D.- İlaçta değer kavramı iki temel başlıkta ele alınabilir. Birinci ve en önemli başlık doğal olarak “hastaya” sağlanan “tedavi edici” değerdir. Doğal olarak ilaç aynı zamanda bir “ekonomik” değer. Bu ekonomik değer kısmı da birbirine geçmiş halkalardan oluşuyor. O nedenle de “değer zinciri” diyoruz. Bu halkalar da genel olarak Ar-Ge (o da aslında temel araştırmalar ve klinik araştırmalar olarak iki halkadan oluşuyor) üretim, dağıtım ve ihracat.

Gerçek anlamda bir küresel rekabet gücüne ulaşabilmek ve bu rekabetçi konumu sürdürebilmek için ilaç değer zincirinin tüm bu halkalarını kapsayan bir ekosistem sağlamak gerekiyor.

Bunu verilerle detaylandıracak olursak; söyleşimizin başında da dile getirdiğim gibi küresel ilaç pazarı 1,3 trilyon dolar büyüklüğünde ve bu pazarın yaklaşık yüzde 80’lik en büyük kısmını ABD, Avrupa ve Japonya oluşturuyor.[1] Türkiye’nin payı ise yüzde 0,6 seviyelerinde.[2] Pazar büyüklüğümüz olmamız gereken yerin oldukça gerisinde. İlaç değer zincirinin bütününde gelişimi hedefleyen bir ekosistemi oluşturarak ilaç sektöründe istenen sıçramayı sağlayabiliriz.

Bu kapsamda, başta klinik araştırmalar olmak üzere Ar-Ge’ den, uluslararası yükümlülüklerle uyumlu fikri mülkiyet korumasına (ki bunu bugün çok büyük ölçüde sağlıyoruz), gelişmiş pazarlarla uyumlu ruhsatlandırmadan (aynı şekilde bu alanda da TİTCK’nın uluslararası işbirlikleri ve küresel düzenleyici otorite ağlarına dahil olmasıyla iyi bir vizyona sahibiz), dünya standartlarında üretim ve dağıtım modellerine, hasta odaklı ve karşılanmamış ihtiyacı gözeten fiyatlandırma ve geri ödeme politikalarına kadar tüm aşamaları gözeten, gelişimi ve rekabeti hedefleyen bir ekosistemin oluşturulması büyük önem taşımaktadır.  

W- “Ufuk Avrupa Bilgi Günü” etkinliğinizi paylaşır mısınız?

Ü.D.- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) iş birliğiyle düzenlediğimiz etkinlik ile dünyanın en büyük bütçeli Ar-Ge ve inovasyon programlarından biri olan Ufuk Avrupa Programı üzerinden başta üniversitelerimiz, araştırmacılarımız, startuplarımız ve sanayi kuruluşlarımız olmak üzere birçok paydaşa fon kaynaklarına erişim olanakları ve bununla birlikte Avrupa’nın önümüzdeki dönemlerde Ar-Ge ve inovasyon vizyonu konularında bilgi vermeyi ve yenilikçi teknolojilerle ilgili ortak çalışma fırsatlarının değerlendirilmesini hedefledik. Baştan beri söylediğim gibi AIFD olarak toplumun sağlık düzeyini daha ileriye taşıyabilmek ve Türk ilaç sektörünün küresel rekabet gücünü artırmak için ilaç değer zincirinin en büyük halkası olan Ar-Ge ve inovasyona büyük önem veriyoruz. Ülkemizde hastaların yenilikçi ürünlere ve tedavilere erişimini arttırmak, sağlık alanında karşılanmayan gereksinimlere çözüm üretmek düsturu ile yenilikçiliğin daha üst seviyelere taşınmasında ve başta klinik araştırmalar olmak üzere ilaç değer zincirinin tüm aşamalarında yol kat etmek adına girişimlerimizi sürdürüyoruz.

W- #ÇareBulanaDek iletişim kampanyanız ile hedeflerinize ulaştınız mı?

Ü.D.- Araştırmacı ilaç firmaları COVID-19 salgınına karşı tüm dünyada benzersiz bir seferberlik başlattı. Bilim insanları ile birlikte COVID-19 ile mücadele döneminde yaptığımız gibi insan sağlığını etkileyen diğer tüm hastalıklara yönelik tedaviler geliştirmek için var gücümüzle çalışıyoruz. İçinde bulunduğumuz dönemde yenilikçi tedaviler için yapılan çalışmalara yönelik en doğru bilgileri paylaşmamızın öncelikli sorumluluğumuz olduğuna inanıyoruz. Yenilikçi tedavilerin tüm dünya ile birlikte Türkiye’deki hastalar için de umuda dönüşmesi için çabalıyoruz. Geliştirilmekte olan 8 binin üzerindeki tedavinin desteğiyle, hastalıkların etkilediği tüm insanların daha parlak yarınlara uyanabilmesi için #ÇareBulanaDek hız kesmeden çalışmaya devam ediyoruz. Umarız bu konuda bir farkındalık oluşturmaya yönelik bu kampanyamız bir katkı yapmıştır. Bizim şu ana kadar aldığımız geri bildirimler çok olumlu. Öğrendiklerimizle daha da iyisini yapmaya çabalıyoruz.

W- Yetim ilaçlarda attığınız adımlardan ve gelişmelerden bahseder misiniz?

Ü.D.- Yetim ilaçlar, nadir hastalıkların teşhisi, önlenmesi ya da tedavisi için kullanılan beşeri tıbbi ürünleri tanımlamaktadır. Ülkemizde nadir hastalıklara özgü mevzuat çalışmaları hız kazanırken, Avrupa’da AIFD’nin de üyesi olduğu Avrupa İlaç Endüstrileri ve Birlikleri Federasyonu’nun (EFPIA) desteğiyle hazırlanan “Avrupa Birliği Yetim İlaç Mevzuatının İnovasyon Teşvikleri üzerinde Öngörülen Etkisi Raporu” yayınlandı. Raporda, mevzuatın yürürlüğe girdiği 2000 yılı ve sonrasındaki 17 yıllık sürede geliştirilen 142 yetim ilacın neredeyse yüzde 73’ünün, mevzuat sayesinde oluşan ve yenilikçiliği teşvik eden ortam sayesinde geliştirildiği vurgulanıyor.[3] Nadir hastalıklarla mücadelenin, toplum sağlığı önceliklerinin başında yer aldığına inanıyoruz. Yetim ilaçlara özgü mevzuat, bu alandaki yenilikçi tedavilere erişim için kilit rol oynamaktadır.

W- “Kinik araştırmalar” en önem verdiğiniz konuların sanırım başında, bu konuda aldığınız yol ve küresel alandaki yerimiz hakkında bilgi paylaşır mısınız?

Ü.D.- Yeni ilaçlara ve tedavilere yönelik ilaç araştırma-geliştirmesi (Ar-Ge) yatırımlarının, olduğunu ve ilaç sektörünün diğer sektörlerle karşılaştırıldığında hem oransal, hem de toplam parasal tutar anlamında en fazla Ar-Ge yatırımı yapan sektör olduğunu belirtmiştim. İlaç şirketleri dünya çapındaki reçeteli ilaç satış gelirlerinin yaklaşık beşte birini Ar-Ge yatırımları için ayırıyor ve bu tutar küresel olarak yıllık 212 milyar dolar seviyelerine ulaşmış durumda.

İlaç Ar-Ge sürecinin en büyük kısmını oluşturan klinik araştırmalara ilişkin küresel trendler incelendiğinde, en fazla aktif çalışma sayısına sahip bölgelerin Kuzey Amerika, Avrupa ve Doğu Asya (Çin ve Güney Kore liderliğinde) olduğu görülmektedir. Endüstri destekli klinik araştırmaların yarısından fazlasının yürütüldüğü ABD açık ara liderliği elinde bulundururken, onu sırasıyla Birleşik Krallık, İspanya, Almanya ve Kanada takip etmektedir. İlaç Ar-Ge’ sinin en önemli bileşeni olan klinik araştırmalarda öne çıkan ülkelerin, aynı zamanda küresel ilaç üretiminde ve ticaretinde öncü ülkeler olması şaşırtıcı değil.

Ülkelerdeki çalışma sayısı nüfus, GSYH ve ilaç pazarının 2019 rakamlarına göre büyüklüğüne oranlandığında ise Belçika, Danimarka, Hollanda, Avusturya, Singapur, Yeni Zelanda ve İsrail gibi gelişmiş ekonomi, sağlık sistemi ve klinik araştırma altyapısına sahip ülkelerin yanı sıra başta Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere orta ölçekli ülkelerin de öne çıktığı görülmektedir.

2021 yılı itibarıyla 8,1 milyar dolarlık pazar hacmiyle dünya ilaç pazarının yaklaşık binde altısına sahip olan ülkemiz ise ilaç pazarı büyüklüğünde dünya sıralamasında 19. sırada yer alırken, endüstri sponsorlu aktif klinik araştırma sıralamasında 23. sırada yer almaktadır. Bununla birlikte ülkenin büyüklüğü değerlendirildiğinde, sıralamada gerilemekte ve (2019 rakamlarına göre) nüfusa oranla 56. sırada, GSYH’ye oranla 62. sırada ve ilaç pazarının büyüklüğüne oranla 40. sırada yer almaktadır. Türkiye, coğrafi konumu, nüfusu, hastalık çeşitliliği, sağlık hizmetleri altyapısı, üniversite ve eğitim araştırma hastanelerindeki nitelikli insan gücü ve uluslararası düzenlemeler ile uyumlu mevzuatı ile küresel klinik araştırma yatırımından aldığı payı artırabileceği, önemli bir büyüme potansiyeline sahiptir.

Türkiye’deki endüstri destekli klinik araştırmalarının tamamına yakınını gerçekleştirmekte olan AIFD üye firmalarımız ile gerçekleştirdiğimiz anket sonuçlarına göre; firmalarımızın 2020 yılında klinik araştırma sayısı 529 iken, 2021 yılında bu sayı yüzde 19’luk bir artış ile 632’ye çıkmıştır. Yatırım tutarı ise 1 milyar 115 milyon Türk lirasından (159 milyon dolar) 2 milyar 893 milyon Türk lirasına (325 milyon dolar) yükselmiştir.

Klinik araştırmaların önemi ve ülkemizin bu alandaki potansiyelinin yaşama geçirilmesi ihtiyacı bütün kamu politika belgelerinde özellikle vurgulanmıştır. 10. Kalkınma Planı’nda kendisine yer bulan klinik araştırmalara, 11. Kalkınma Planı’nda çok daha detaylı olarak yer verilirken, “Türkiye’nin klinik çalışmalarda bölgesel lider olması” kamu ve özel sektöre bir hedef olarak verilmiştir.[4]

Bu konuda yatırımlarını artıran araştırmacı ilaç firmaları, halihazırda yürüttükleri klinik araştırmalar aracılığıyla hastalara yenilikçi ilaç, tıbbi cihaz ve tedavilere erken erişim imkânı sunuyor. Klinik araştırma sayısında ilk 15 ülke arasına girme hedefine yönelik olarak sürdürülebilir ve uluslararası standartlarla uyumlu bir yatırım ortamının sağlanması, biyoteknoloji alanında değer yaratmaya yönelik olarak biyogirişimcilerin desteklenmesi ve klinik araştırmaların Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri Teşvik Programı kapsamına alınmasını önemli buluyoruz.

W- Yenilikçi ilaçlara erişimde sıkıntılar yaşanmakta mıdır?

Ü.D.- EFPIA ve IQVIA tarafından hastaların ülkelerde yenilikçi tedavilere erişim seviyesini ölçen W.A.I.T. anketinin sonuçlarına göre, Türkiye’de hastalar ankette değerlendirmeye alınan 160 yenilikçi üründen yüzde 15’ine erişebiliyor.[5] Ülkemizdeki hastaların yenilikçi tedavilere erişim oranını gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmasını arzuluyoruz. Bu doğrultuda da bütün ilgili paydaşlarla çözüm yolları üzerinde de çalışıyoruz.

W- Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kamu tarafından regülasyonlara-kısıtlara tabi olan bir sektörsünüz, kamudan beklentilerinizi alabilir miyiz?

Ü.D.- Söylediğiniz gibi ilaç ar-ge süreçlerinin en başından eczane rafında yer alıncaya kadar ve hatta sonrasında bile çok sıkı düzenlemelerin olduğu bir sektör. Burada belki 2022 yılı özelinde fiyat düzenlemesine değinmek iyi olabilir. 2022 yılının ikinci yarısından başlayarak hem 2022 hem de 2023 yılına ilişkin ilaç fiyatlandırmasına esas avro kuru düzenlemesi konusunda ilaç sektörünün tüm temsilcileri olarak idareyle karşılıklı bir görüş alışverişi içindeydik. Bu doğrultuda 2023 Şubat’ta yapılması beklenen güncellemenin 2022 Aralık ayında yapılmış olmasını son derece olumlu ve yapıcı bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz.

Yapılan düzenleme ile ilaç fiyatlandırmasına esas avro kuru 10,75 Türk lirası olarak belirlendi. Güncel avro kurunun 21,99 seviyesinde olduğu düşünüldüğünde, cari kurun yarısından daha düşük bir kur çevrim değeriyle ilaçların fiyatlandırıldığı görülüyor. Burada bir kez daha ilaç fiyatlamasında reel kurala yakınsamanın sektörün sürdürülebilirliği ve hastaların yenilikçi tedavilere erişimi açısından kritik önemde olduğunun altını çizmek istiyorum .

Buna ek olarak ilaç fiyatlandırmasına esas avro kuru değerinin güncel kur değeriyle eş zamanlı hareketine imkan verecek yapısal bir çözüme de ihtiyaç duyuluyor. Söz konusu yapısal çözüm, kur hareketliliğinin yüksek ve sürekli olabileceği durumlara karşı daha hızlı ve verimli hareket edilebilmesini sağlayacaktır.

W- 2023 ülkemiz için çok önemli; Cumhuriyetin 100. yılına yönelik özel çalışmalarınız olacak mıdır?

Ü.D.- Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD) olarak, Cumhuriyetimiz 100’üncü yılına girerken biz de sağlıklı bir gelecek için çıktığımız yolda 20 başarılı yılı geride bıraktık. Önümüzdeki 20 yılda da ülkemizde sağlık alanında üstlendiğimiz birleştirici rol ile tüm paydaşların dahil olduğu güçlü biz zemin oluşturarak bilimin ve inovasyonun ışığında daha sağlıklı bir toplum için çalışmaya devam edeceğiz.

W- 2023 yılına dair öngörüleriniz-beklentileriniz nelerdir?

Ü.D.- 2023 yılı, Türkiye ve Suriye’yi etkileyen ve hepimizi derinden üzen depremlerle başladı. AIFD olarak, yaşanan bu büyük felaketin gerçekleştiği ilk andan itibaren bütün üyelerimiz ve bütün paydaşlarımızla birlikte bölgedeki ihtiyaçlara çözüm bulmak, zorlukların giderilmesine yardımcı olmak amacıyla yoğun bir çaba içindeyiz. Üyelerimiz, Türkiye’deki ve küresel kaynaklarını bölgeye destek sağlamak adına seferber etti ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ve Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen ilaç ve tıbbi malzeme ihtiyaçları doğrultusunda acil ihtiyaçların hızla karşılamaya yönelik eyleme geçtiler. 24 milyon doları aşan nakdi desteğe ek olarak yaklaşık toplam değeri 70 milyon Türk lirasını aşan gıda, giyim, barınma, ilaç ve tıbbi malzeme desteği sağladılar. Bugün de bu doğrultuda, bugüne kadar olduğu gibi ihtiyaçlara en hızlı şekilde yanıt vermek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Diğer STK’lar ve Sağlık Bakanlığı yönlendirmesiyle elimizden gelen bütün desteği veriyoruz. Ülkemizdeki bütün hastaların en iyi, en çağdaş tanı ve tedaviye erişimlerine yönelik mevcut işlerimizi ve projelerimizi sürdürürken, deprem bölgesine de afetin gerektirdiği özel ihtiyaçlar doğrultusunda en yüksek desteği vermeye devam edeceğiz. Bu zor zamanlarda hepimizin birlikte hareket etmesi gerekiyor.

W- Kıymetli Dr.Ümit Bey değerli görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederiz.

 

[1] IQVIA Global Medicine Spending and Usage Trends: Outlook to 2025 Raporu

[2] IQVIA Global Medicine Spending and Usage Trends: Outlook to 2025 Raporu

[3] Estimated Impact of EU Orphan Regulation on Incentives for Innovation, DOLON, 2020. https://dolon.com/dolon/wp-content/uploads/2020/10/Estimated-impact-of-EU-Orphan-Regulation-on-incentives-for-innovation.pdf

[4] https://www.aifd.org.tr/faaliyet-raporu-2022/klinik-arastirmalar.php

[5] https://www.aifd.org.tr/wp-content/uploads/2022/05/EFPIA-Patient-W_A_I_T-Indicator-FINAL_TR.pdf

“Yeni Moleküller Türkiye’ye Ortalama 3 Yıl Gecikme İle Gelmektedir”