Ana Sayfa Manşet Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan’dan “fitoterapötik” öneriler

Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan’dan “fitoterapötik” öneriler

W- Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan ile fitoterapi özelinde sohbet yapacağız.

Sevgili Hocam Çin’de başlayan ve hızla yayılan koronavirüs gündemimizde.
Fitoterapi immün sistemimize nasıl bir katkı sağlar?

İ.E.O.- Son aylarda ilk defa Çin’de ortaya çıkarak bütün dünyayı sarsan ve etkileyen tehlikeli bir virüs olan Corona virüsü genellikle üst solunum yollarımızı hedef alıyor. Corona virüsünün bilinen belirtileri arasında iştahsızlık ve kilo kaybı, ateş, kuru öksürük, halsizlik ve durgunluk, karın bölgesinin şişmesi, görme sorunları, gözün sulanması ve gözde renk değişimi, solunum problemleri, nefes darlığı ve nezle, boğaz ağrısı, burun akıntısı, denge sorunları ve genel psikolojik durumda değişmeyi sayabiliriz. Virüs alyuvarlara yani kırmızı kan hücrelerine yerleşerek immün sistemi çökertmektedir. Şiddetli zatürre nedeniyle ciğerlere sıvı dolması nedeniyle solunumda güçlükler, hatta akciğerlere (virüs nedeniyle) yeterli oksijen sağlanamamasına bağlı olarak organ yetmezliğine varan durumlar ölüme yol açmaktadır. Virüse karşı kesin bir tedavi olmamakla beraber, immünstimülanlar, interferonlar ve vitamin kürleri (özellikle C vitamini) uygulanan ilaç tedavileri arasındadır. Bunların yanısıra, fitoterapötiklerin de vücudun immün direncini artırmada belirli oranda katkısı olabilir. Özellikle vücut direncini artıran C vitaminince zengin gıda bitkilerinin ve immünstimülan/antiviral etkili bitkilerin de tüketilmesi de adjuvan olarak önerebilir.

W- İnfluenza enfeksiyonlarına karşı korunma da fitokimyasalların yeri var mıdır?

İ.E.O.- Deneysel çalışmalara göre; influenza virüsüne karşı potent etkili birçok bitki türü mevcut. Bu bitkilerin içeriğindeki fitokimyasallara baktığımızda çeşitli kimyasal yapılardan bileşiklerin etkili olduğunun görüyoruz. Örneğin polisakkaritler, polifenoller, flavonoitler, hatta terpenlerin güçlü anti-influenza etkileri literatürde bildirilmiş durumda.

W- Gripal enfeksiyonlarda antibiyotiğin asla yeri olmadığı sanırım vatandaşlarımız anlamıştır, destek tedavisinde yer alabilecek fitoterapötik önerilerinizi alabilir miyiz?

İ.E.O.- Viral kaynaklı enfeksiyonlarda antibiyotiğin etkili olmadığı çok vurgulanmasına rağmen, halen boş yere antibiyotik kullanımının da yaygın olduğu da maalesef bir gerçek. Antibiyotik tüketiminin azaltılması için sarfedilen bu kadar çabaya rağmen, nezle ve gripte vatandaşın aklına gelen ilk ilaç hala antibiyotikler oluyor. Ama fitoterapötiklerden de faydalanabilir. Herhalde bu konuda akla gelen ilk tıbbi bitki örneği ekinezya (Echinacea pallida, E. angustifolia ve E. purpurea) olacaktır. Onun dışında mürver (Sambucus nigra), laden (Cistus incanus), Afrika’da yerel adıyla “umkalabo” olarak bilinen Pelargonium sidoides ve yine sarmaşık olarak bilinen Hedera helix’in standardize ekstrelerini taşıyan preparatları önerebiliriz.

W- Bu konuda DSÖ, EMA vb kurumların fitoterapötik tavsiyeleri olmakta mıdır?

İ.E.O.- 2017 yılı rakamlarına göre, ABD’de her yıl 25-50 milyon arasında epidemik influenza vakası bildiriliyor ki çok ciddi bir rakam ve ABD’de soğuk algınlığı için yıllık harcama 40 milyar USD civarında.

DSÖ veya EMA birçok tıbbi bitki monografını spesifikasyonları ile birlikte yayınlanmaktadır. Örneğin EMA mürver için “soğuk algınlığının erken semptomlarına karşı geleneksel olarak kullanılan bitkisel tıbbi üründür” (Herbal medicinal product traditionally used for the relief of early symptoms of common cold) şeklinde açıklama yayınlanmıştır. Bunun şekilde yukarıda bahsettiğimiz bitkilerle ilgili monograflar da var. Güncellemeleri de yayınlanıyor.

W- Yapılmış bilimsel çalışmalardan sonuç paylaşır mısınız?

İ.E.O.- Mevsimsel influenza virüsünün; H1N1 (influenza A), H2N2 (influenza A2), H2N5, H7N3 gibi çeşitli tipleri mevcut.
Örneğin meyan kökü (içeriğindeki glisirizin nedeniyle), influenza A, A2 ve H5N1 tiplerine oldukça etkili bulunmuş. Nar polifenollerinin influenza A virüsüne karşı potent antiviral etkisi var.
Örneğin Çin geleneksel tıbbında kullanılan ve “Bai Shao” olarak bilinen bir şakayık türünün (Paeonia lactiflora) viral RNA ve protein sentezinin inhibisyonu, viral hemaglütinasyon ve konakçı hücrelere viral penetrasyonu engelleyici mekanizmalar üzerinden anti-influenza etki gösterdiği rapor edilmiştir.
Ginseng’in güçlü immünomodülator etkisi saptanmıştır.
Mürver (Sambucus nigra) immünstimülan ve antiviral etkinliği kanıta dayalı olarak gösterilmiş olup, çocuklarda da güvenle kullanılabilir. Mürver çiçekleri Alman Sağlık Bakanlığı E Komisyonu tarafından viral enfeksiyonların tedavisi için onaylanmıştır. Bitkinin içeriğindeki flavonoitleri ve polifenollerine ilaveten, meyvelerde bulunan polisakkaritler de makrofajların stimülasyonu ile immün sistemin desteklenmesine katkıda bulunmaktadır. Ayrıca mürverin bakteriyel enfeksiyonlara karşı doksisiklin’in etkinliğini artırdığı saptanmıştır. Mürver oseltamivir’e benzer etkilidir ve kanıt seviyesi güçlü olarak bildirilmiştir. 
Amantadin (nöraminidaz inhibitörü) ve S. nigra çiçeklerinin de bulunduğu bir çoklu bitki kombinasyonunun influenza tedavisinde in vitro olarak sinerjik etki gösterdiği bildirilmiştir. S. nigra’nın aynı zamanda doğal immün cevabı stimüle ettiği gösterilmiştir. S. nigra’nın nöraminidaz inhibitörüne-dirençli virüslere de etkili olduğu bildirilmiştir.
Ekinezya non-spesifik hücresel immün cevabın artırılması, fagosit aktivitasyonu, fibroblast stimülasyonu ve respirasyonun artırılması gibi mekanizmalar üzerinden immünomodülatör etki göstermektedir. Bitkinin poliholozitleri IL-1, TNF ve interferon salınımını artırır ki; interferonların en önemli etkileri, virüs çoğalmasını engellemeleridir. En etkili formu; damladır. Grip vakalarının %30-50’sinden sorumlu olan rhinovirüslere etkili bir bitkidir. İlaveten influenza virüsünün H1N1, H3N2, H5N1, H7N7 ve H1N1pdm2009 tiplerine, respirator sinsitisyal virüs, Adenovirus tip 3 & 11 ve Herpes simplex virüs tip 1’e oldukça etkili olduğu gösterilmiştir. 100’den fazla klinik çalışma ve meta analizler, ekinezyanın rekürran solunum yolu enfeksiyonlarının ve ilgili komplikasyonların uzun süreli tedavisi için efektif bir opsiyon olduğu bildirilmiştir.
Laden (Cistus incanus) içeriğindeki yüksek polimerik polifenollerin patojenlere bağlanması ve insan hücresine penetrasyonunun inhibe edilmesi gibi mekanizmalar üzerinden antiviral etkinlik göstermektedir. Özellikle CYSTUS052 kodlu ekstresi influenza A virüs enfeksiyonlarına etkili bulunmuştur. Umkalabo (Pelargonium sidoides), Aralık 2005’te Almanya’da damla formu akut bronşit tedavisinde onaylandı. Tümör nekroz faktorü α (TNFα), nitrik oksit salınımında artış ve doğal katil hücrelerde artışa neden olarak immünstimülan özellik göstermektedir. Bitkinin ekstresi yetişkin ve çocuklarda akut bronşitin semptomatik tedavisi için etkilidir. Damla formu daha etkilidir.
Sarmaşık (Hedera helix), bronkolitik & sekretolitik, antitussif & ekspektora etkili olup, enflamatuvar bronşiyal hastalıklarda adjuvan olarak kullanılmaktadır. EA575 kodlu standardize ekstresinin bronkolitik & sekretolitik etki mekanizmasının alveolar tip II hücrelerin ve bronşiyal düz kas hücrelerinin yüzeyindeki beta-2 adrenerjik reseptörlerin internalizasyonunu önlemesi ve endojen bir ligant olan adrenalinin fazla sayıda reseptörü aktive etmesini sağlaması üzerinden ortaya çıktığı saptanmıştır. Klinik çalışmalarda 65.000’den fazla hasta kullanılan sarmaşık ekstresinin kanıt seviyesi güçlüdür. Yine Rhodiola rosea bitkisi de özellikle başta salidrozit adlı bileşiği üzerinden, sitokin modülasyonu ile bağlantılı güçlü immünomodülatör ve adaptojenik etkileri, ayrıca yine salidrozit üzerinden antiviral etkinliği nedeniyle vücut direncini artırmak için adjuvan olarak tavsiye edilebilir.

W- Standardize edilmiş bitkilere nasıl ulaşabileceğiz?

İ.E.O.- Alanda faaliyet gösteren, iyi ziraat uygulamalarına dayalı ve farmasötik kalitede üretim yapan, sertifikalı ve güvenilir firmalar ile eczanelerden alınmasını tavsiye ederim.

W- Kış aylarındayız tıbbi çay tavsiyelerinizi alabilir miyiz?

İ.E.O.- Kış mevsiminde soğuk algınlığına karşı vücut direncimiz artırmak ve belirtilerini hafifletmek amacıyla tüketeceğimiz mono (tek bitki) veya poli (karışım) çaylarda ıhlamur, adaçayı, zencefil kökü, zerdeçal kökü, tarçın kabuğu, kuşburnu meyvaları, nane yaprağı, karanfil kökü gibi tıbbi bitkiler ile portakal, limon, elma, ayva gibi meyveler kullanılarak hazırlanan çayların tüketilmesi, hatta balla tatlandırılarak içilmesi gayet uygundur. Ancak uçucu yağ dediğimiz aromatik kokuyu ve tadı sağlayan bileşikleri içeren bitkilerin kaynar suyla değil, kaynama derecesinin altındaki bir sıcaklıktaki suyla demlenmesi daha uygundur.

Ayrıca kekik, havlıcan, karanfil, yeni bahar, karabiber ve hibiskus gibi bitkilerin de kışın tek veya karışım çay içeriklerine konarak tüketilmesini tavsiye ederim. Ancak kalite kontrolü yapılmamış ve hijyenik şartlarda muhafaza edilmeyen yerlerden satın alınan drogları evde çay hazırlamak için kullanmamalı, bunun yerine bahsi geçen bitkileri içeren poşet çayların tüketimi daha uygun olacaktır.

W- Fitoterapi ülkemizde gelişen bir bilim dalı, maalesef bilimdışı çok görüş aktarılıyor; bu ne derece doğru? Sakıncaları nelerdir?

İ.E.O.- Maalesef çok yanlış. Toplumda “bitkisel ise zararsızdır” gibi bir algı olması nedeniyle, bitkisel ürünlere talep çok fazla. Diğer yandan bu konuda eğitimi olmayan, bilgisi yeterli olmayan birçok kişi kanıta dayalı olmayan bilgileri, doğruymuş gibi anlatıyor. Örneğin neredeyse her yıl bir bitki çayının özellikle zayıflama amacıyla popüler olduğunu görüyoruz. Bunların çoğunun kanıta dayalı verisi yok veya zayıf. Ünlüler tarafından yazılı/görsel medya ve internet medyası aracılığıyla yapılan reklamlar halkı teşvik ediyor ve fahiş fiyatlarla satılıyor ama bu çaylar hakkında bilgiyi de yine sağlık personelinden, yani hekim veya eczacılardan almak lazım. İlaç etkileşimleri yönünden bir sağlık profesyoneline mutlaka danışılmalı.

Ancak şunu da belirtmeliyim ki, bazı hekimler de bu konuda yanlış fikirler ve bilgiler beyan edebiliyor maalesef. Bitkilerin ismi yanlış söylenebiliyor, içindeki metabolitler yanlış söyleniyor ve tanımlanıyor. Bu popülizme değişik platformlarda, hatta kongreler gibi bilimsel ortamlarda bile şahit olabiliyoruz. Çok ciddi ilaç etkileşimleri olan bir bitki ekranlardan rahat rahat halka tavsiye edilebiliyor. Kanıta dayalı olmayan halk tıbbı bitkileri, fitoterapi diye bahsediliyor. Geleneksel veya halk tıplarında yüzlerce yıldır kullanılan hafif etkili bitkiler için çok fazla kanıta gerek olmayabilir ama geleneksel olmayan yüzlerce bitki de fitoterapötiklerin içeriğinde çeşitli endikasyonlar için kullanılabiliyor. Bu tip bitkiler için rasyonel veya akılcı fitoterapide kullanmak için kanıta dayalı bilgi olmalıdır. Aksi takdirde halk sağlığı olumsuz yönde etkilenebilir. Dolayısıyla gerçekten fitoterapi konusunda eğitimi olan gerçek sağlık kökenli uzmanlar konuşmalı, konuşturulmalı. Hep söylüyoruz ama değişen bir şey olmuyor.

W- Sevgili Hocam değerli görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür eder başarılı çalışmalarınızın devamını dileriz.

“İlklerin Bilim İnsanı”