Ana Sayfa Biyoteknoloji “Kansere Yönelik Terapötik Yaklaşımlardaki Yenilikler ve İlerlemeler Umut Vericidir”

“Kansere Yönelik Terapötik Yaklaşımlardaki Yenilikler ve İlerlemeler Umut Vericidir”

Prof. Dr. Özlem Er

W- Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Er’in “4 Şubat Dünya Kanser Günü” özelinde görüşlerini paylaştık;

Ö.E.– Kanser tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olarak görülmektedir. Erken tanı ile hastalar daha uzun ve kaliteli yaşamakta, tedavileri başarılı olmaktadır. İlaç gelişimi çok hızlı olmaktadır. Kanserden ölümler azalmaktadır. 2014’ten bu yana meme kanseri, lösemi ve lenfoma için tedavi onayları arttı, cilt ve tiroid kanserleri için de tedavi seçeneğinde artış saptanmıştır. Son zamanlarda FDA onaylarının çoğunluğu akciğer kanserleri, lenfoma, genitoüriner kanserler, meme kanseri ve lösemi için olmuştur.

 

Geçtiğimiz 30 yılda 300’den fazla ilaç ve biyolojik madde FDA’nın İlaç Değerlendirme ve Araştırma Merkezi’nden hızlandırılmış onay aldı. Bu onayların yaklaşık %35’i onkolojik hastalıklara yönelik olup, kansere yönelik yeni ve özgün tedavi yaklaşımlarındaki değişen manzarayı yansıtmaktadır.

Ocak 2000’den Ekim 2022’ye kadar, hedefe yönelik ilaçlar (%48), biyolojik tedaviler (%43) ve sitotoksik tedaviler (%9) dahil olmak üzere çeşitli onkolojik endikasyonlar için toplam 573 ajan onaylandı. FDA, Ocak 2023’ten bu yana 25 yeni onkoloji ilacını onayladı. Ülkemizde bu ilaçlara erişim sağlanmaktadır.

Onkolojik hastalıklara yönelik terapötikler üç ana gruba ayrılır:
Hedefe yönelik ilaçlar,
biyolojik ajanlar,
ve sitotoksik ajanlar.
Bu gruplar etki mekanizmalarına göre 31 farklı sınıftan oluşmaktadır.
Kinaz inhibitörleri (hedefe yönelik ilaçlar), 2000 ile 2021 yılları arasında tüm sınıflar arasında en yüksek onay oranına (%31) sahipti. 2022’de kinaz inhibitörleri, ikinci en fazla onayı alan bağışıklık kontrol noktası inhibitörleriyle (hedefli biyolojik ilaçlar-immunoterapi) aynı onay oranına sahipti. 2011 yılından itibaren antitümörle ilişkili antijen antikorları (hedefli biyolojikler) kullanılmaya başlanmıştır ve en çok onay alan üçüncü (%10) ürün olmuştur. Sitotoksik ilaç sınıflarının onayları (örn., DNA’ya zarar veren ajanlar, antimetabolitler ve mikrotübül inhibitörleri), ürün grupları arasında en az onayı alan gruptur; onayların çoğu 2010’dan önce gerçekleşmiştir; ancak hedefe yönelik ilaçlar veya biyolojik ilaçların sitotoksik ilaçlarla kombinasyonuna yönelik onaylanmış endikasyonların sayısı 2010’dan bu yana arttı.

Belirli kanserleri ve kanser alt tiplerini tanımlamak için kullanılan biyobelirteçler, ilaç geliştirmede ve tedaviden en çok fayda görecek hastaların belirlenmesinde giderek daha fazla yol gösterici olmaktadır. 2000 ile 2004 yılları arasında onayların %32’sinde biyobelirteçler, 2005 ile 2009 arasında %30 ve 2020 ile 2022 arasında %43’ü onay sürecinde ve klinik çalışmalarda kullanıldı. 2000 ile 2022 yılları arasında, hedefe yönelik ilaçların onaylarında biyobelirteçler en yaygın şekilde kullanıldı (%49). Aynı dönemde onkolojik ürünlerin %61,1’i biyobelirteçlerle seçilmemiş popülasyonlarda, %38,9’u ise biyobelirteçlerle tanımlanmış popülasyonlarda kullanım için onaylandı.

Kansere yönelik terapötik yaklaşımlardaki yenilikler ve ilerlemeler umut vericidir ve hasta sonuçlarında iyileşmelere yol açacağı ümit edilmektedir.

W-Kıymetli Hocam değerli görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür eder, kalben başarılar dileriz.