Ana Sayfa Tıp&Sağlık Hipofiz Bezimiz, Orkestra Şefimiz…

Hipofiz Bezimiz, Orkestra Şefimiz…

Vücudumuzun bütün hormonal dengesini sağlayan en önemli organ hipofiz bezidir. Hipofiz bezinden köken alan en önemli hastalık ise hipofiz tümörleridir. Hipofiz hastalıklarının önemli bir kısmında belirtiler çok hafif olabilir, bu sebeple hastalığın tanısında sıklıkla zaman kaybı olur. Özellikle geçmeyen baş ağrılarına dikkat çeken Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, ‘ayrıntılı araştırmalara rağmen baş ağrısının sebebi bulunamıyorsa hipofiz tümörü de düşünülmelidir” dedi.

Vücudumuzdaki tüm hormonların orkestra şefi olarak tanımlanan hipofiz bezinde ortaya çıkan tümörler, tümörün tipine göre aşırı miktarda hormon salgılanması ve buna bağlı olarak değişik hastalık tablolarının ortaya çıkmasına yol açabilir. Ayrıca, nadir olmayarak tümör kitlesinin basısına bağlı olarak hipofiz hormonları yetersiz salgılanabilirler. Hipofiz hastalıkları baş ağrısı, adet düzensizliği, kilo artışı, kadınlarda kıllanmada artma ve emzirme dönemi olmamasına rağmen meme başından süt gelmesi, nadiren erkeklerde de meme başından süt gelmesi, saç dökülmesi, halsizlik, yorgunluk, kuvvet kaybı, cinsel yetersizlik gibi çok çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir. Hipofiz tümörlerinin çok büyük bir kısmı iyi huyludur ve kanser olma ihtimali çok çok azdır. Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Tıbbi Koordinatörü ve Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, hipofiz hastalıklarına bağlı şikâyetlerin önemli bir kısmının birçok hipofiz dışı hastalıkta da görülebileceği için hastaların tanı konuluncaya kadar zaman kaybedebileceğini söyledi.

HİPOFİZ BEZİ, VÜCUDUN GELİŞMESİ İÇİN EN ÖNEMLİ ORGAN

Hipofiz bezini bir, orkestra şefine benzeten Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, “Bezelye büyüklüğündeki bu önemli organ kafa kaidesinde, burun kökünün hemen arkasında yer alır. Kadınlarda gebelik esnasında biraz daha büyüyebilir. Hipofiz bezi, kendisine gelen uyarılar doğrultusunda vücudun ihtiyacı olan hormonları salgılar. Ayrıca kan dolaşımındaki hormonların düzeyini de göz önüne alarak hangi hormonu, ne zaman ne kadar salgılayacağına karar verir. Hipofiz bezi salgıladığı bu hormonlarla vücudumuzun gelişmesi, organların çalışması ve enerji dengesinin sağlanması konusunda organizmadaki en önemli organdır” dedi.

“GÖRMEDE DARALMA ÖNEMLİ BİR İŞARET”

Hormonların aşırı ve fazla salgılanmasının sonucunda farklı hastalık tablolarının ortaya çıkabileceğini hatırlatan Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, bununla birlikte tümörün boyutuna bağlı olarak da sorunların görülebileceğini hatırlattı. Tedaviye rağmen geçmeyen kronik baş ağrılarında hipofiz bezi tümörünün de düşünülmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, sözlerine şöyle devam etti:

“Hipofiz tümörü yukarıya doğru büyüdükçe görme sinirine bası yaparak görme alanında daralmaya ve nihayet görme kaybına yol açabilir, yanlara doğru büyümeye bağlı olarak da çift görme veya göz kapağında düşüklük gibi bulgular ortaya çıkabilir. Dolayısıyla bazı hastalar ilk olarak göz hastalıkları uzmanına müracaat edebilirler. Bu gibi görme bozuklukları olduğunda hipofiz tümörleri mutlaka düşünülmelidir.”

BOY KISALIĞININ EN ÖNEMLİ NEDENİ

Boy uzamasından sorumlu olan büyüme hormonu hipofiz bezinden salgılandığını hatırlatan Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur sözlerine şöyle devam etti:

“Boy kısalığının en önemli nedeni büyüme hormonu eksikliğidir. Buna karşılık, büyüme plaklarının henüz kapanmadığı çocukluk döneminde büyüme hormonunun fazla salgılanması durumunda aşırı boy uzaması veya devlik (jigantizm) meydana gelir. Yetişkin yaşta büyüme hormonunun fazla salgılanması durumunda ise akromegali adı verilen hastalık ortaya çıkar. İç organlarda, yüzde, ellerde veya ayaklarda büyüme görülür. Bu kişiler, ayaklardaki büyüme nedeniyle ayakkabılarının olmadığını, parmakların kalınlaşması sonucu yüzüklerini takamadıklarını belirtirler. Ayrıca, burun ucu büyür, alın öne çıkar, çene ve dil büyür ve yüz kabalaşır. Fiziksel problemlerin yanı sıra hastalarda sıklıkla metabolik ve psikolojik bozukluklara da rastlanır.”

SAÇ DÖKÜLMESİ VARSA DİKKAT

Tiroid bezinin, vücudun enerji dengesini sağladığını kaydeden Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, “Tiroid bezinin çalışması da hipofiz bezinden salgılanan TSH adlı bir hormonun kontrolü altında olur. Eğer TSH eksikliği olursa tiroid bezi yetmezliği (sekonder hipotiroidi) meydana gelir. Bu hastalarda üşüme, halsizlik, çabuk yorulma, iştah azalması olmasına rağmen kilo alma ve uykuya eğilim gibi bulgular görülür. TSH fazlalığında (sekonder hipertiroidi) ise tiroid bezinden aşırı miktarda tiroid homonu salgılanır ve zayıflama, ellerde titreme, çarpıntı, saç dökülmesi, uykusuzluk gibi bulgular ortaya çıkar” dedi.

HERŞEYE RAĞMEN KİLO VEREMEYENLERİN KORTİZOL DENGESİ KONTROL EDİLMELİ

Bazı hipofiz bezi tümörlerinde normalden fazla ACTH hormonu salgılanır ve artmış ACTH böbrek üstü bezinden aşırı miktarda kortizol hormonu salgılanmasına neden olur, buna Cushing hastalığı denir. Tedaviye ve yaşam değişikliğine rağmen kilo veremeyen ve kan şekeri kontrol altına alınamayan hastalarda mutlaka kortizol fazlalığının araştırılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, sözlerine şöyle devam etti: Cushing hastalığında karın bölgesinde yağlanma ve kilo artışı buna karşılık kollarda ve bacaklarda incelme meydana gelir. Deri incelir ve bunun sonucu olarak basit çarpmalarda bile morarmalar görülür. Kadınlarda aşırı kıllanma veya saç dökülmesi, karın veya üst kol bölgesinde menekşe renginde çatlaklar ve kadınlarda adet düzensizliği de diğer belirtiler arasında yer alır. Bu hastaların ömür boyu izlenmeleri gerekir.”

“ACTH hormonun yetersiz salgılanmasının sonucu olarak böbreküstü bezi yeteri kadar kortizol yapamaz. Vücut strese özellikle enfeksiyon hastalıklarına karşı savunmasız kalır. Halsizlik, yorgunluk, kendini iyi hissetmeme, tansiyon düşüklüğü, kan şekeri düşüklüğü, zayıflık gibi bulgular ortaya çıkar. Bazı hastalar koma halinde hastaneye getirilirler.

En sık rastlanan hipofiz tümörü prolaktin salgılayan tümörlerdir. Kadınlarda daha çok görülür. Prolaktin hormonu doğumdan sonraki dönemde süt oluşumundan sorumlu olan hormondur. Emzirme dönemi dışında meme başından kendiliğinden veya sıkmakla süt gelmesi durumunda prolaktin salgılayan hipofiz tümörü düşünülmelidir. Nadiren erkeklerde de bu bulguya rastlanabilir. Bazı hipofiz tümörlerinde hiçbir hormonal bozukluk olmayabilir.

“TEDAVİ ALTTA YATAN NEDENE GÖRE BELİRLENİYOR”

Gerek hipofiz tümörlerinin gerekse diğer hipofiz hastalıklarının genellikle yavaş ve sinsi bir şekilde ilerlediğini, bu nedenle tanının geciktiğini dile getiren Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, tedavi yaklaşımı konusunda şu bilgileri verdi:

“Hastalığın kesin tanısı, hastanın dikkatli bir muayenesi, laboratuvar testleri ve görüntüleme yöntemleriyle konulur. Hastalığın türüne göre de ilaç tedavisi, cerrahi tedavi ve ışın tedavisi uygulanır. Eğer tıbbi ya da cerrahi tedavi ile hormon fazlalığı ve tümörün büyümesi durdurulamıyorsa ışın tedavisine başvurulabilir. Hipofiz tümörlerinin önemli bir kısmında cerrahi tedavi ilk planda yer alır. Hipofiz hastalıkları konusunda deneyimli bir endokrinoloji uzmanı, beyin cerrahı ve yeterli teknolojik altyapıyla hipofiz tümöründen tamamen kurtulmak mümkün olabilir. Bununla birlikte günümüzde ilaç tedavisi de, elde edilen başarılı sonuçlara paralel olarak gittikçe yaygınlaşmaktadır. Prolaktin hormonu salgılayan hipofiz tümörlerinin büyük bir kısmında ilk tedavi ilaç tedavisidir. Işın tedavisini ise günümüzde eski yıllara göre daha nadir kullanıyoruz.”