Ana Sayfa Görüşler Hekimler İçin Önemli Bir Süreçdeyiz

Hekimler İçin Önemli Bir Süreçdeyiz

Prof.Dr.Erdener ÖZER

W-Sevgili hocam, öncelikle yayın hayatına yeni başlayan paylaşım sitemize zaman ayırdığınız için size teşekkür ederim. Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız ?

 

EÖ-İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu başkanıyım. Aynı zamanda Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Başkanlığını yürütmekteyim.

 

W-1989 yılında DPT tarafından ilk kez hazırlanan “Sağlıkta Mastır Planı”nın bir parçası olan olan Tam Gün Yasası, Anayasa Mahkemesi’nin 22 Temmuz 2010’da Resmi Gazete’de yayınlanan kararı ile uygulamaya girdi. Sizin hocam; bu yasa hazırlanırken görüşleriniz alındı mı? Özellikle metropollerdeki Tabip Odası başkanlarının görüşleri alındı mı? Öncelikle bunu sormak isterim.

 

EÖ-Aslında bu yasanın en büyük eksikliklerinden biri bu. Zira bu yasa hazırlanırken Tabip Odaları devre dışı kalmıştır ama bu alışık olduğumuz bir şey. Genellikle Sağlık Bakanlığı, çok önemli paydaş olan Tabip Odalarını, Sağlık ile ilgili yasaları çıkartırken pas geçiyor. Ve bu da, bu ve benzeri yasaların en büyük eksikliklerinden birini oluşturmaktadır.

 

W- Bu yasanın anladığım kadarıyla baştan itibaren yanlışlıklar içermesinin en önemli sebebi bu. Bürokratlar tarafından hazırlanmış olması ve direkt yasaya yönelik hekimlerin görüşünün alınmamış olması “Tam Gün Yasası” ’nı desteksiz mi bırakmaktadır?

 

EÖ- Aynen öyle. Aslında yanlış da bir algılama var. Biz hekimler olarak ve Tabip Odaları olarak tam gün çalışmaya karşı değiliz. Biz, sadece Tam Gün Yasası’nın içeriğinin, hekimlerin bazı özlük haklarını ortadan kaldırdığını, bir diğer anlamda, hekim emeğini ucuzlaştırdığını düşünüyoruz. Bu nedenle, öncelikle şunu vurgulamak gerekiyor. Biz, tam gün çalışmanın taraftarıyız, ama bu haliyle Tam Gün Yasası’nın karşısındayız.  

 

W- Yurtdışında benzer uygulamalar var mı? Bu uygulamalar ne şekildedir? İçeriği hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?

 

EÖ- Aslında yurtdışında Tam Gün Çalışma ile ilgili herhangi bir yasal uygulama yer almamaktadır. Sonuçta bu, Türkiye’nin 2002 yılından beri oluşturmakta olduğu “Sağlıkta Dönüşüm Programı”’nın bir projesi. Burada önemli olan şey, hekimlerin Tam Gün Yasası içeriğinde yer alan, hekim ücretlerinin gittikçe ucuzlaştırılması karşısındaki üzüntüleri ve özlük hakları konusunda çekinceleridir. Çünkü biz, hekim ücretlendirmesinde, genel bütçeden karşılanan, emekliliğe yansıyan sabit bir artışın gerekli olduğunu düşünüyoruz. Pek çok yerde performans sistemine göre ücretlendirme uygulanıyor. Bazı hekim arkadaşlarımız, hatta çoğu arkadaşımız belki bundan memnun olabilirler, ama performans sistemine göre olan ücretlendirme, garantili bir ücretlendirme değildir. Performans sistemi her zaman suiistimal edilebilecek bir sistemdir. Bugün için belki iyi bir ücret alabilirsiniz ama bir başka gün kötü bir ücret almanız işten bile değildir. O nedenle biz, sabit ve emekliliğe yansıyan ve hekimin emeğinin ve deneyiminin karşılığını bulabildiği bir ücretlendirmenin taraftarıyız. Performans ücretlendirme sistemi, bu isteklerimize cevap verememektedir. Performans sistemi, geçici bir iyilik sağlar ama işin özünde iyi hekimlik anlamında da son derece zarar verici bir sistemdir.  

 

W-Hükümet, Tam Gün Yasası’nı çıkarmakla  ne amaçlamış olabilir?

 

EÖ-Tam Gün Yasası ile hükümet, sağlığı tamamen piyasalaştırmayı amaçlamıştır. Tam Gün Yasası ile hekimler sadece bir alanda, kamuda ya da özelde ‘’kıstırılmıştır’’. Bu şekilde kamuda çalışan hekimlerin serbest hekimlik faaliyet hakları ortadan kalkacağı için, bir süre sonra hekimler gelir arttırımı önerisi ile yavaş yavaş sözleşmeli personele dönüştürülecek ve hekim özlük haklarında her geçen zaman içerisinde gittikçe bir bozulma söz konusu olacaktır. Zaten Tam Gün Sistemi’nin çıkarılmasının da özü budur. Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin şu andaki çıktılarına baktığımızda; sağlık harcamalarının anormal boyutlarda arttığını görürüz. Hükümet, bu harcamaları nereden karşılayacaktır? Amaç, bu giderleri, sağlık çalışanlarının ve en başta hekimlerin ücretlerini düşürerek karşılamaktır. Ardından da sıra halkın cebine gelecektir.

 

W- Kamu hastanelerinde çalışan doktorların dönerlerinde yasa sonrasında bir değişiklik olur mu?

 

EÖ-Şimdi tabi burada önemli olan konu, döner ya da performans sisteminin kaynağına bakmanın gerekliliğidir. Kaynağına inip baktığınızda ilk gördüğünüz konu o hastanelerin verimliliğidir. Üniversite hastanelerine baktığınız zaman durum bir felakettir. Çünkü üniversite hastaneleri batak içerisindedir. Bu bağlamda, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra, üniversitelerin performansa geçtiği 1 Şubat 2011 tarihinden itibaren, buradan kaynaklanan performans ödemelerinde hekimleri ciddi sorunlar beklemektedir.

 

Devlet hastanelerine baktığımız zaman; bu yasanın yürürlüğe girdiği 1 Ağustos tarihinden itibaren, gerçek bir iyileşme göremiyoruz. Tam tersi, burada söylenmekte olan iyileşme, hekimlerin sağ cebinden alıp sol cebine verme ya da sol cebinden alıp sağ cebine verme şeklindedir. Ve bu durum emekliliğe yansıyan olumlu bir ücretlendirme artışı  gibi gösterilmektedir. Fakat ciddi anlamda gelir kayıpları olmaktadır. Zaten alınan bir ücret, bir cepten öbür cebe konmaktadır. Şu gün itibariyle yılsonuna gelindiği zaman da hekimlerin ücretlerinde ciddi bir düşüklük vardır. Performans, devlet hastanelerinde, bakanın söylediği gibi yüksek oranlarda artık ödenmemektedir.

 

W- Bu yasa sonrasında üniversite hastanelerinde özel muayene devam edecek mi?

 

EÖ- Üniversite hastanelerinde, 1 Şubat 2011 tarihinden yani üniversiteleri bağlayan süre başladığı zamandan itibaren, hiçbir şekilde mesai dışı ödeme ya da primli ödeme dediğimiz ödemeler yapılmayacak. Kısacası hastalarımız talep etseler dahi üniversite öğretim üyelerine özel muayene olamayacak

 

W- Sağlık hizmetinin kalitesi de bu şekilde azalmış mı olacak?

 

EÖ-Sağlık hizmetinin kalitesini, hekimlerin muayenehanelerde özel hasta bakmasında aramamak gerekiyor. Sağlık hizmetinin kalitesinin başka bilimsel çıktıları vardır. Bu kalitenin, öğretim üyesinin hasta bakması ile hiçbir tekil ilişkisi yoktur. Bu söyleme bakan takılmıştır. Her zaman yaptığı gibi, tam anlamıyla bir popülist söylemdir.

 

W-Bir de 1 Ocak 2011 itibariyle tüm Türkiye, Aile Hekimliği Sistemi’ne geçecek. Oysa İzmir’de 3 yıldır uygulanıyor. Sizin aile hekimliği ile ilgili olarak görüşleriniz nelerdir?

 

EÖ-13 Aralık itibariyle, Türkiye’de tüm illerde Aile Hekimliği Sistemi’ne geçildi. Bu açıdan baktığımızda artık aile hekimliğinin varlığını tartışmanın bir anlamı yok. Aile hekimliğinin de diğer hekimlik alanları gibi sorunlarına yönelmemiz; iyi  hekimlik anlayışının nasıl bulunacağını tartışmamız zamanıdır. Halen pilot olan bu yasanın zaman içerisinde yönetmelik haline dönüştüğü zaman, ortaya çıkacak sorunları ve aile hekimlerinin emek karşılıklarının ve bilgi düzeylerinin nasıl iyileştireceği konularında Tabip Odası olarak çalışmamız gerekiyor. Bu bağlamda bizim İzmir Tabip Odası olarak bir Aile Hekimliği Komisyonumuz var. Aile hekimliğindeki arkadaşlarla birlikte çalışıyoruz. Bütün bu aile hekimliği çalışmalarında temel bir çıktımız var. O da iyi hekimlik. İyi hekimlik üzerinde çalışıyoruz. Bizim şöyle bir düşüncemiz var. Türkiye yakın gelecekte 23.000 aile hekiminin olduğu bir hekim potansiyeline sahip olacak. 23.000 ciddi bir rakam ve tüm bu hekimler bizim bir parçamız. O nedenle Tabip Odası olarak, diğer birinci basamaktaki hekimlerle birlikte, onları da aynı şekilde kucaklamak ve diğer hekimler gibi onların da haklarının peşinde gitmek tek amacımız.

 

W- Son olarak hocam 1 Ocak 2011 tarihi itibariyle Malpraktis(Yanlış Tedavi) Yasası tamamıyla geçerli olacak. Bu yasa hakkında görüşleriniz nelerdir?

 

EÖ- Şu andaki Malpraktis Yasası ile ilgili açıkcası kaygılarımız var. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki örneklerde olduğu gibi, bu tür yasalar çıktığı zaman, hele ki zorunlu mesleki sigorta ile birleşince, ne yazık ki özellikle hekimlerin, hastaların ve hakimlerin bakışı çok değişecektir. Aynı sanki bir kaskoymuş gibi görüldüğü için hekimlerimizin dikkatlerinin ve konsantrasyonlarının bozulacağından endişe duymaktayız. Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen örnekler bu duruma işaret etmektedir. “Nasılsa bir sigortam var” şeklinde düşüneceklerdir. Ama bundan daha da vahim olan, özellikle hastaların etrafında dolaşan bazı avukatların ve bazı hukuk bürolarının, hastaları, hekimlerin aleyhine kışkırtmaları durumu olacaktır. Bu olaylar gerçekleşmeye başlayınca pek çok hekimin, hekimlikten soğumasından ve bu tip olaylarla karşı karşıya kalmaları durumunda hakimlerin, karar verme sürecinde, bu gibi sigortalanma nedeniyle, hekimlerin aleyhine karar verebilecekleri olasılığının güçlenmesinden endişe duymaktayız. Aslında biz de halkımızın, hekim hatalarına karşı, sigorta bağlamında güçlendirilmesini düşünüyorduk. Ancak bu durumda var olan tek şey sadece hekimin sigortası oluyor. Halbu ki halkın da aynı şekilde sigortası olması gerekiyor. Biz Tabip Odası olarak, iyi hekimlik değerlerini savundukça, gerçek anlamda malpraktis oranı kendiliğinden maksimum oranda düşecektir. Ama her tür meslekte olduğu gibi bu meslekte de doğaldır ki hatalar yapılmaktadır. Hataların hiç olmadığını söylemek bence hayal olur. Ama burada tabi ki önemli olan şey, sistemin doğru dürüst işlemesidir. Örneğin performans gibi hekimleri, kendi kapasitelerinin çok üzerinde  hastaya bakmaya zorlayan, daha fazla ameliyat yapmaya sürükleyen bir sistem içerisinde, malpraktis yasasını getirmek tamamıyla bir tezat teşkil etmektedir.

 

W- En son olarak sormak istediğim, İzmir Tabip Odası Başkanı olarak Sağlık Bakanlığı daha çağdaş sağlık hizmeti verebilmek için, sizce ne gibi düzenlemeler yapmalıdır? Sizin bu konu üzerine görüşleriniz nelerdir?

 

EÖ- Bir kere öncelikle Sağlık Bakanlığı’nın hekim kitlesine yüzünü dönmesi gerekiyor. Yani hekim haklarında yasa ve düzenlemelere aynı şekilde taşınması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın, uyguladığı Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın hekimlerin lehine olmadığının, aynı şekilde hastaların da lehine olmayacağının farkına varması; Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın tamamen sağlığı piyasalaştırdığı konusunda görüşlerimize ve çekincelerimize, bizler ile görüşerek değer vermesi; bir şekilde bu sürece paydaş olarak bizi de katması gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı işler içerisinde mutlaka  iyi niyetli hatta başarılı olanlar olabilir. Ancak yaptığı yanlış uygulamalar o kadar fazla ki,  doğru uygulamalarını da  götürmektedir. Biz, Sağlık Bakanlığı’nın bünyesinde değerli arkadaşlarımızın olduğunu  da biliyoruz. Onların iyi şeyler ürettiklerini de biliyoruz. Fakat doğruların yanında yapılan hatalar konusunda da ısrarcı olmamaları gerekmektedir. Zararın neresinden dönülecek ise kardır. Önemli olan akıldır. Bizim hiçbir zaman amacımız bağcıyı dövmek değil, aksine üzüm yemektir. Biz, hekimleri boşlayan bir Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın hiçbir yarar getirmeyeceğini; kısa zaman içerisinde bunun en büyük zararını,  ne yazık ki hastaların da göreceğini düşünmekteyiz.

 

W-Bize zaman ayırıp görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için size çok teşekkür ederim.

 

EÖ-Ben teşekkür ederim

 

W-Başarılı çalışmalar diliyoruz.