Ana Sayfa Tıp&Sağlık Covid 19 yüzey teması-kalıcılığı ve yüzey temizliği

Covid 19 yüzey teması-kalıcılığı ve yüzey temizliği

Koronavirüs Temas Ettiği Yüzeylerde 72 Saate Kadar Kalabiliyor

Influenza virüsünden tutun da soğuk algınlığına neden olan rhinovirüslere ve tüm dünyada hızla yayılmaya devam eden novel koronavirüse kadar, virüsler, üreyebilmeleri için ihtiyaç duydukları konakçı hücrelere ulaşana kadar temas ettikleri yüzeylerde uzun süreler boyunca kalabiliyor.

Gürkan Akçay Boğaziçi Üniversitesi – Yazar / Editör – Bilimfili

Virüsün, canlı hücrelere enfekte olmadan önce hangi yüzeyde ne kadar süre boyunca hayatta kalabildiği, bu yüzeyin özelliklerine ve virüsün türüne bağlı olarak değişkenlik gösterir. 17 Mart 2020’de The New England Journal of Medicine‘de yayımlanan araştırma, COVID-19 hastalığına neden olan SARS-CoV-2 isimli yeni koronavirüsün; plastik yüzeylerde 3 güne kadar, metal yüzeylerde ise görece daha az bir süre boyunca yapışıp kaldığını gösteriyor.

Rhinovirüsler, insan derisinde saatlerce hayatta kalabilirler, bu yüzden soğuk algınlığı bulunan bir kişi ile tokalaşmak bile virüse enfekte olmak için yeterli olabiliyor. Mevsimsel gribe sebep olan influenza virüsleri ise, bilgisayar klavyelerinden tutun da paslanmaz çelik veya plastik gibi gözeneksiz yüzeylere indikten sonra 48 saate kadar bu yüzeylerdeki bulaşıcılığını korur. Ancak bu süre bir üst limit olarak belirlenmiştir. 2011 yılında PLOS ONE‘da yayımlanan bir araştırmada, 2009 pandemisine neden olan H1N1 virüsünün; cam, paslanmaz çelik, plastik ve alüminyum yüzeylerde 48 saate kadar kalabildiği, ancak çoğunun 9 saat sonra ortadan kalktığı bulgusuna ulaşıldı. Hem soğuk algınlığı hem de grip virüsleri; kumaş, kağıt veya kağıt mendil gibi gözenekli yüzeylerde çok daha kısa süre bulaşıcılığını korur ve yaklaşık 4 saat sonra yüzeyde çok az bulaşıcı virüs kalır.

tamamı için kaynağa bakınız :
www.bilimfili.com/koronavirus-temas-ettigi-yuzeylerde-72-saate-kadar-kalabiliyor

Salgın Sırasıda Umumi Alanları Temizlemeye Dair Bilmeniz Gereken Her Şey

Temizlik, bu karanlık ve muğlak zamanlarda bir tür aydınlanma çağı yaşıyor.

Ozan Zaloğlu/Populer science

COVID-19 bu Ocak ayında ABD’ye vardığında, dokunduğu sayısız yüzeyi temizlemeye çalışan insanlar yüzünden raflardaki dezenfektan spreyleri uçup gitti ve ülke çapında bir eksiklik baş gösterdi. Metro direklerinden alışveriş arabalarına ve kapı kollarına kadar, bir dizi eşya spreylendi.

El yıkama gibi temizlik kahramanlarının halihazırda bizim tarafımızda olmasıyla beraber, bu temizleme çılgınlığı abartı gibi görünebilir. Ancak ortak kullanılan alanları dezenfekte etmek, elinizi güzel bir şekilde yıkamanın yerini alamaz. Fakat SARS-CoV-2 adı verilen bu yeni koronavirüse maruz kalmayı sınırlandırmak için, en sık dokunduğumuz şeyleri biraz daha fazla temizleyebiliriz; özellikle de çıplak elle dokunduklarımızı.

Bu uygulama, özellikle de araştırmacıların elde ettiği bazı bulgularla birlikte önem kazanıyor. SARS-CoV-2’nin, bulaştığı kişinin hapşırması veya öksürmesi sonrasında, uygun sıcaklık ve nemde uzun bir süre bulaşıcı kalabildiği bulunmuş. Yakın zaman önce yapılan laboratuvar deneylerinde (fakat bunlar henüz hakem denetimli bir bültende yayınlanmamış) bilim insanları, virüsü havaya fırlatmış ve çeşitli yüzeylere uygulamışlar. Sıkı biçimde kontrol edilen bu koşullar altında virüs, havada üç saate kadar; kartonda bir güne kadar; plastik ve paslanmaz çelik üzerinde de üç güne kadar tespit edilebilir halde kalmış.

Fiili dünya koşulları, bir laboratuvarın içerisine göre çok daha kaotik. Kuşkusuz ki virüs, farklı yerlerde farklı sürelerde hayatta kalabilir. New York Üniversitesi Küresel Kamu Sağlığı Fakültesi’nde virüs ve salgın hastalık uzmanı olan Elodie Ghedin’e göre bu tahminler; virüsün bu maddelerden yapılan yüzeylerde birikmesi için hâlâ bol miktarda zaman sağlıyor. Buradan hareketle SARS-CoV-2, ellerinize kolayca bulaşabilir ve gözlerinize, burnunuza ya da ağzınıza dokunduğunuz zaman vücudunuza kadar otostop çekebilir.

Neyse ki bu virüs, pek dayanıklı değil. Bu yılın başlarında ABD Çevre Koruma Dairesi, SARS-CoV-2 gibi koronavirüsleri yok ettiği bilinen içeriklere sahip büyük bir dezenfektan listesi yayınladı. Bunların çoğunda, etkin etmen olarak etil alkol, izopropil alkol veya bir miktar çamaşır suyu bulunuyor. Bu üç kimyasalın tamamı, mikrobiyoloji laboratuvarlarında yaygın şekilde kullanılıyor ve proteinlere (hücreleri ve virüsleri işler halde tutan temel birimler) hasar vererek işliyor. Alkoller de SARS-CoV-2’nin içinde bulunduğu pek çok virüsü örten yağlı dış katmanları bozarak; bu virüslerin, yeni hücrelere tutunup onları işgal etmesini önlüyor.

Fakat her formül işe yaramıyor. Yalnızca klorheksidin temelli ürünlere dikkat edin. Klorheksidin, pek çok patojen üzerinde işe yarayan ancak koronavirüslere etki etmediği görülen yaygın bir antimikrobiyal. Bir diğer çıkmaz sokak ise antibiyotikler. Bunlar bakterilere etki ediyor; virüslere değil.

Kimyasallarınızı dikkatli seçin

Chapel Hill şehrindeki North Carolina Üniversitesi’nde virüs uzmanı olan Efrain Rivera Serrano, pek çok dezenfektanın bir yüzeye bolca sıkıldığı zaman saniyeler içinde faaliyete geçeceğini söylüyor. Fakat insanlar bu kimyasalları silmeden önce biraz beklemeli ve sıvıların, mikropları yutup ortadan kaldırmasına olanak sağlamalı. “Bu, kimyasal bir tepkimedir” diyor Rivera Serrano. “Bunun gerçekleşmesi için zaman vermelisiniz.”

Dezenfektan mendillerin de işe yarayabildiğini fakat bunların iyi şekilde ıslatılmış olması gerektiğini söylüyor Serrano. Bu mendiller bir sürü mikrop topladığı için, yeniden kullanılmamaları da gerekiyor. NYU’da virüs uzmanı olan Carol Reiss’a göre kullanışlı olsalar da, bu sebepten müsrif hale geliyorlar.

Fakat görünür şekilde kirli olan bir yüzeyi dezenfektan kimyasallarla kaplamak, pek faydalı olmaz. NYU’da iş ve çevre sağlığı ile güvenlik araştırmacısı olan Robin Gershon, yok etmeye çalıştığınız patojenlerin yapışkan yüzeylere gizlenebileceğini ve bu sayede korunacaklarını söylüyor. İlk saldırıyı yapmak için sabun ve temiz su kullanılması gerekiyor; sabunu güzel biçimde köpürterek, yüzeye yapışmış kiri ve mikropları fiziksel olarak yüzeyden koparırsınız. Sabun, alkole karşı hassas olan virüs zarflarına da hasar verebilir. Pislik gittikten sonra dezenfektanı güzelce püskürterek, başıboş gezen bulaşıcı mikropları ortadan kaldırabilirsiniz.

Tüm yüzeyleri temizlemeye gerek yok

Elbette, temas ettiğimiz her yüzeyi dezenfekte edecek zamanımız yok. Bunu yapmak, stratejik olarak da elverişli değil. Hem Serrano hem de Gershon, çıplak elle en sık dokunduğunuz yüzeylere odaklanmanızı öneriyor. Bunlar, ev içerisinde musluklar, lamba anahtarları ve kapı kolları olabilir; iş yerinde ise (eğer halen gidiyorsanız) klavyeler, telefonlar, yazar kasalar ve masa yüzeylerini iyice silmek gerekebilir. Peki zaman ayırmaya değmeyen şeyler neler? Otobüs koltuğu gibi, ellerinizle değil ama kalçanızla temas eden şeyler. Hatta tuvalet oturacağından bile virüs kapmanız olası değil.

Her zaman her yerde bulunan ve sık sık unutulan zanlılardan biri de cep telefonu. Bu eşya, parmaklarınız ve yüzünüzle benzer sıklıkta temas eden gerçek bir mikrop yuvası. “En çok dokunduğum eşya cep telefonu” diyor Ghedin. “Üstünde bir sürü şey var bence. Eğer ellerinizi temizliyor fakat cep telefonunuzu temizlemiyorsanız, ellerinizi her seferinde yeniden kirletiyorsunuzdur.”

Fakat en zorlayıcı olan şey, insan topluluklarının gündelik şekilde ziyaret ettiği umumi alanlardaki yüzeyler: Ulaşım noktaları, market ve bakkallar, spor salonları ve daha bir sürü yerdeki yüzeyler… Yale Üniversitesi’nde virüs uzmanı olan Akiko Iwasaki’ye göre buralarda, bir yüzeyi aralıksız şekilde temiz tutacak kadar sık şekilde temizlik yapmak neredeyse imkansız.

Uzmanlar artık, diğer insanlarla aranıza mesafe koymanın önemini vurguluyor: Hastalığın yayılmasını önlemek için diğer insanlardan (ve kalabalık yerlerden) mümkün olduğunca uzak durun. Dışarı çıkmanız gerekiyorsa; Gershon’un söylediğine göre, kendiniz ve insanların ortak şekilde dokunduğu eşyaların arasına fiziksel engeller koyarak (eldiven ya da kağıt peçete gibi), bulaşmayı bir miktar önleyebilirsiniz. Eğer çıplak elle temas etmeniz gerekiyorsa; o zaman evet, çılgın gibi dezenfektan kullanabilirsiniz; özellikle de, bu sayede içiniz rahatlayacaksa… Fakat Gershon, tek saldırı planınızın bu olmaması gerektiğini söylüyor.

Gershon’un dediğine göre; çoğu durumda, umumi yüzeylerde neler olduğunu kontrol edemeyiz. Bunun yerine, en çok kontrol edebildiğiniz şeylere öncelik verin; kendi vücudunuzun temizliği gibi.

Özellikle en önemlisi, kişisel temizlik

Bu virüs ne kadar bulaşıcı olursa olsun, solunum yollarınıza ulaşmadan ve saldıracak birkaç canlı hücre bulmadan faaliyete geçemiyor. Virüsün bulaştığı bir yüzeye dokunmak, virüsün mutlaka size bulaşacağı anlamına gelmiyor: SARS-CoV-2, el yıkamayla ya da ikinci bir seçim olarak, alkol temelli el dezenfektanıyla durdurabilir.

Elleriniz, bir bakıma temizlenmesi gereken başka bir yüzey niteliğinde. Aynı kimyasal kuralların pek çoğu, burada da geçerli: Sabunu köpürtüp, ellerinizi 20 saniye ovuşturarak; hem patonjenlere zarar verir hem de onları ortadan kaldırırsınız. Sabun ve su bulamıyorsanız, en az yüzde 60 alkol içeren el dezenfektanlarıyla da bu mikropların çoğuna hava saldırısı düzenleyebilirsiniz; tabi bu jeli, tamamen kuruyana kadar ovuşturursanız. Fakat cildinize dezenfektan püskürtmeyin; özellikle de, canlı hücrelere dost olmayan çamaşır suyu içerenleri. Etiketin üzerindeki talimatları takip etmek her zaman iyidir.

“Bir koltuk ya da direği korumak yerine kendinizi koruyarak, büyük ihtimalle daha iyi korunmuş olursunuz” diyor Gershon. Mesafeyi koruyup, ellerinizi temiz tutmak; “Cidden, elinizden gelen neredeyse tek şey.”

Yazar: Katherine J. Wu/Çeviri: Ozan Zaloğlu