Ana Sayfa Paylaşımlar COVID-19 Pandemik Krizi ve Telekomünikasyon Sektörü Trendleri

COVID-19 Pandemik Krizi ve Telekomünikasyon Sektörü Trendleri

Tevfik Bulut

Doğrudan veya dolaylı olarak COVID-19 pandemisinden etkilenen küresel toplum eşi görülmemiş zamanlardan geçmektedir. Dünya Sağlık Örgütü  (WHO) COVID-19 salgınından pandemi olarak bahsetmesi ve salgının pandemi kavramıyla birlikte kullanılmasının nedeni bu salgının ülke sınırlarını aşıp diğer ülkelere yayılım göstermesidir.  Diğer bir ifadeyle salgına pandemi özelliğini kazandıran şey, salgının bulunduğu ülke sınırlarını aşmasıdır. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü, koronavirüs salgınının Çin’in dışında yayılım gösterdiğini tespit ettiği için 11 Mart 2020 tarihinde salgının pandemi olarak değerlendirilmesine karar vermiştir.

Salgından dolayı sosyal mesafe kurallarına uymak ve milyonlarca insanı evde tutmak telekomünikasyon altyapısı üzerindeki iş yükünü muazzam ölçüde artırarak telekomünikasyon altyapılarının test edilmesine imkân tanımış ve bu altyapılara yönelik önemli talepleri gün yüzüne çıkarmıştır. Sağlık, eğitim ve bütün iş türlerini destekleyen sistemler baskı altında kalmış ve kalmaya devam etmektedir. Bu salgınla birlikte, açıkça anlaşıldığı şekliyle tüketiciler tarafından kilit önemde olan telekom ağlarının ve iletişiminin önemi daha da iyi anlaşılmıştır.

Makalemizde Ericsson tarafından yayınlanan ve içerisinde ağırlıklı olarak COVID-19 pandemisinin telekomünikasyon sektörüne etkisinin ve telekomünikasyon sektöründeki trendlerin ele alındığı Haziran 2020 dönemi mobilite raporunda öne çıkan bulgulara başlıklar halinde yer verilmiştir. Lars Magnus Ericsson tarafından 140 yıl önce kurulan Ericsson, merkezi Stockholm’de bulunan İsveçli çok uluslu öncü ağ ve telekomünikasyon şirketlerinden biridir.

Pandemik krizde iletişim trendi

2020 yılının ilk aylarında ivme kazanan koronavirüs salgınından dolayı pek çok ülkede insan mobilitesini sınırlayan kısıtlamalar getirilmiştir. Bu durum beraberinde hem sabit hem de mobil ağlarda önemli değişimleri beraberinde getirmiştir. COVID-19 salgınından dolayı ofis ortamları evlere taşınmış ve günlük hayatın yeni rutini olmuştur. İnsanlar evde internet ortamında daha fazla zaman geçirdikçe telekom ağlarındaki trafik yükleri şehir merkezlerinden ve çalışma ofis alanlarından kırsal alanlara kaymıştır. Bu dönemde trafik artışındaki en büyük yoğunluk sabit ev ağlarında görülmüştür. Ancak pek çok hizmet sağlayıcı mobil ağ üzerindeki artışlara da tanık olmuştur. Ağlardaki veri trafiğinin en yoğun olduğu saatler akşam saatleri olduğu görülmektedir. Ancak ofis ortamından ev ortamına taşınan işlerde ağlardaki trafik yoğunluğun en fazla yaşandığı saatler mesai saatleridir.

Mobil sesli aramaların süresi ve hacminin en yüksek oranda görüldüğü dönem salgının ilk dalgasıdır. Bu dalga sürecince salgından en çok etkilenen bölgelerde sesli arama hacmi ve süresi yüzde 20’lerden yüzde 70’lere ulaşmıştır. Koronavirüs salgını sırasında Paris şehir merkezinde Mart 2020’de  alınan kısıtlama kararlarından iki hafta öncesi ve sonrasına göre mobil ağ kullanıcılarının yoğunluğu karşılaştırmalı olarak Şekil 1’de verilmiştir.

Şekil 1: Paris Şehir Merkezi Mobil Ağ Kullanıcı Yoğunluğu, Mart 2020

Kaynak: Ericsson Mobilite Raporu

Bu dönemde telekomünikasyon sektöründeki aktörler veri planlarında değişikliğe gitmiş ve mobil paket büyüklüklerini artışmış ve hatta belirli bir süreye mahsus olmak üzere kullanıcılara sınırsız erişim imkânı sunmuştur. Önceki alışkanlıkların aksine bu dönemde video aramalarda büyük artış yaşanmıştır. Araştırmaya katılanların yüzde 85’i salgın döneminde video aramaları kullandıklarını belirtmişlerdir. Araştırmaya katılanların yüzde 83’ü ise bilgi ve iletişim teknolojilerinin pandeminin olumsuz etkileriyle mücadelede çok yardımcı olduğunu ifade etmişlerdir.

Salgın süresince geliştirilen mobil telefon uygulamalarında büyük bir değişim görülmüştür. Telefon uygulamalarındaki artışta COVID-19 uygulamaları ilk sırayı alırken bu uygulamayı sırasıyla uzaktan çalışma, e-öğrenme ve sosyal paylaşım uygulamaları izlemiştir.  Diğer taraftan seyahat ve rezervasyon uygulamaları en çok azalış gösteren uygulamalar arasında birinci sırada yer almıştır.

Kablosuz ulaşım teknolojilerinden biri olan wi-fi (kablosuz iletişim) tabanlı internet üzerinde harcanan ortalama süre günlük 2,5 saat artış göstermiştir.

Pandemi, küresel olarak yetkilileri virüsün bulaşmasını yavaşlatmak için çeşitli sosyal mesafe önlemlerini uygulamaya sevk etmiştir. Brezilya, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, İtalya, Güney Kore, İspanya, İsveç, Birleşik Krallık ve ABD’nin içinde bulunduğu 11 ülkede Ericsson Tüketici & Endüstri Laboratuvarı (Ericsson Consumer & IndustryLab) tarafından yapılan araştırma kapsamında akıllı telefon kullanıcılarının hangi amaçla akıllı telefonları kullandığı ortaya konulmuştur. Ericsson Consumer & IndustryLab, inovasyon ve sürdürülebilir iş geliştirme için küresel ölçekte araştırma yaparak iç görüler sunmaktadır. Araştırmaya her bir ülkeden 15 ile 69 yaş arasında olan 1000 cevaplayıcı olmak üzere toplamda 11000 cevaplayıcı katılmıştır. Ortaya konulan bulgulara göre akıllı telefon kullanımında ilk sırayı yüzde 76 ile ebeveynlerin çocuklarının eğitimine ulaşım, ikinci sırayı yüzde 74 ile aile bireyleri ve arkadaşlarla iletişimde kalma, üçüncü sırayı ise yüzde 67 ile iş yapma (beyaz yakalı çalışanlar) amaçları olduğu gözlemlenmiştir. Aynı araştırmada cevap verenlerin yüzde 64’ü telekom hizmet sağlayıcılarının ağların dayanıklılığını ve kalitesini korumasının çok önemli olduğunu düşünmektedir. Araştırmada ayrıca salgın sırasında alınan kısıtlama kararlarından dolayı tüketicilerin veya kullanıcıların bilgi ve iletişim teknolojilerindeki kullanım alışkanlıklarının değiştiği gözlenmiştir. Buna göre bilgi ve iletişim teknolojilerinde beklenen yeni trendlerden bazıları şöyledir:

  • Yeniden tanımlanan telekom ağları: Esnek ve dayanıklı telekom ağları değerli olacaktır. Her 10 kişiden 7’si iletişimin sadece kriz sırasında değil, gelecekte de önemli olacağını belirtmektedir.
  • Otonom ticaret: Her 10 kişiden 6’sı hizmetlerin temassız etkileşim ortamı sunan otonom dronlar ve sürücüsüz otomobiller tarafından gerçekleştirileceğini tahmin etmektedir.
  • Sınırsız çalışma alanları: Ofis ortamından uzakta çalışma imkânlarını deneyimleyen her 10 beyaz yakalı çalışandan 7’si uzaktan çalışmanın yeni normal olacağını düşünmektedir.
  • Senkronize bakım: ABD ve Birleşik Krallık’ta her 10 kişiden altısı, internet tabanlı sağlık hizmeti konsültasyonlarının doktora fiziksel ziyaretlerden daha popüler olacağını tahmin etmektedir.
  • Sanal deneyim ekonomisi: Artırılmış ve sanal gerçeklik (AR / VR) uygulamaları çekici yeni seyahat, sosyal veya eğitim hizmetleri tekliflerine dönüşebilir. Anketi yanıtlayan her 10 kişiden 6’sı sanal gerçekliğin tek başına bile olsa istenilen deneyimlerin yaşanmasına imkân sunacağını belirtmektedir.

Mobil aboneliklerin seyri

COVID-19’un 2020’nin ilk yarısında pandemik krize dönüşmesi, telekomünikasyon sektörü de dahil olmak üzere küresel olarak toplumun tüm kesimlerini etkiledi. Pandeminin neden olduğu belirsizliğe rağmen, servis sağlayıcılar önceki nesil mobil telekomünikasyon hizmetlerine göre daha hızlı iletişim imkânı sunan beşinci nesil mobil telekomünikasyon hizmeti (5G)’ne geçmeye devam etti ve bu servis sağlayıcıların 75’ten fazlası ticari 5G servis lansmanlarını duyurdu. Küresel ölçekte 5G abone sayısının 2020 yılının sonunda yaklaşık 190 milyona, 2025’in sonunda ise 2,8 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Ancak dördüncü nesil mobil telekomünikasyon hizmeti (4G) (LTE), tahmin dönemi boyunca aboneliğe göre baskın mobil erişim teknolojisi olmaya devam edecektir. 2022 yılında 5,1 milyar abonelikle zirveye çıkacağı ve daha fazla abone 5G’ye geçtikçe 2025 sonunda yaklaşık 4,4 milyar aboneliğe düşmesi beklenmektedir. Tahmin süreci boyunca 5G abone sayısındaki artış hızı 4G abonelerinin artış hızından önemli ölçüde daha yüksek olacağı öngörülmektedir.

2025 yılında aboneliklerin yüzde 88’inin mobil geniş bant olması beklenmektedir. Bugün yaklaşık 8 milyar mobil abonelik mevcuttur. Bu sayının 2025 yılı sonunda 8,9 milyara çıkacağı tahmin edilmektedir. Tekil mobil abone sayısının tahmin dönemi sonunda 6,3 milyara ulaşacağı öngörülmektedir.

Akıllı telefon abonelikleri, 2019 yılının sonunda 5,5 milyar olup, tüm cep telefonu aboneliklerinin yaklaşık yüzde 70’ini oluşturmaktadır. 2025 yılında akıllı telefon aboneliklerinin 7,5 milyara ulaşacağı ve tüm mobil aboneliklerin yaklaşık yüzde 85’ini oluşturacağı tahmin edilmektedir. Diğer taraftan mobil bilgisayar ve tablet abonelikleri ılımlı bir büyüme göstererek 2025 yılında yaklaşık 390 milyona ulaşması beklenmektedir.

Bölgesel abonelik görünümü

Mobil geniş bant abonelikleri küresel ölçekte şu anda tüm mobil aboneliklerin yüzde 77’sini oluşturmaktadır. Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde, 2019’un sonunda mobil aboneliklerin yaklaşık yüzde 23’ü 4G’den oluşmaktadır. Bölgenin tahmin döneminde gelişmesi göstermesi ve 2025 yılı sonuna kadar aboneliklerin yüzde 77’sinin mobil geniş banttan oluşması beklenmektedir. Önde gelen hizmet sağlayıcılarla ticari 5G abonelikleri 2019’da bu bölgede gerçekleşmiştir. 5G abonelikleri, özellikle Körfez ülkelerinde 500.000’i aşmıştır. Bölge, 2025 yılına kadar yaklaşık 80 milyon 5G abone sayısına ulaşacak ve toplam mobil aboneliklerin yaklaşık yüzde 10’unu temsil edecektir.

Sabit kablosuz ağlara erişim görünümü

2019 yılı sonunda 51 milyon sabit kablosuz erişim (FWA)  bağlantısı mevcuttur. FWA bağlantılarının üç kat artacağı ve 2025 sonunda 160 milyona yaklaşacağı tahmin edilmektedir. Bu sayı FWA’nın küresel toplam mobil ağ veri trafiğinin yüzde 25’ini oluşturacağı anlamına gelmektedir.

Diğer taraftan FWA veri trafiğinin 2019 yılı sonunda küresel mobil ağ veri trafiğinin yaklaşık yüzde 15’ini temsil ettiği ve 2025 yılında ise küresel mobil ağ veri trafiğinin yüzde 25’ini oluşturacağı tahmin edilmektedir. FWA veri trafiğinin yaklaşık 8 kat artış göstererek 2025 yılında 53 Eksabayt (1018 Bayt)’a ulaşması beklenmektedir.

Mobil ağ trafiği ve uygulama kategorileri

Mobil ağ veri trafiği 2019 yılının 1. çeyreği ile 2020 yılının 1. çeyreği arasında yüzde 56 artmıştır.  Mobil trafiğin 2019 ile 2025 yılları arasında yılda yüzde 31 artış göstermesi beklenmektedir. Bu artışların büyük çoğunluğunu video trafiğinden gelen veri trafiği oluşturacaktır. Mobil ağlardaki video trafiğinin 2025 yılına kadar yılda yaklaşık yüzde 30 artacağı tahmin edilmekte ve 2025 yılı sonunda mobil veri trafiğinin neredeyse dörtte üçü (yüzde 76)’nü oluşturması beklenmektedir. Mobil ağlardaki video trafiği 2019 yılında yüzde 63 seviyesinde ve aylık ortalama video trafiği 33 Eksabayt olarak gerçekleşmiştir. 2025 yılındaki aylık ortalama video trafiği ise 164 eksabayt olacağı öngörülmektedir. Video trafiğini sırasıyla sosyal ağ ve internet gezinmesi izlenmiştir.

Beşinci nesil (5G) ağlar 2025 yılında dünyadaki mobil veri trafiğinin yaklaşık yarısını taşıyacaktır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde akıllı telefon başına mobil veri trafiği 2019 yılında aylık 5 GB (Gigabayt) iken 2025 yılı sonunda 23 GB’ye ulaşması beklenmektedir. Küresel ölçekte 2019 yılında akıllı telefon başına mobil veri trafiği 7 GB iken 2025 yılı sonunda 25 GB’ye ulaşması beklenmektedir.

Ağ kapsama alanı

En yüksek 5G nüfus kapsama alanına sahip olan ABD, Çin, Güney Kore ve İsviçre’de 2019 yılının sonunda 5G nüfus kapsama alanı yaklaşık yüzde 5 düzeyinde gerçekleşmiştir. Ancak 5G nüfus kapsama alanı 2025’te dünya nüfusunun yüzde 65’ini oluşturması öngörülmektedir. Güney Kore’de hizmet sağlayıcılar hızla nüfusun büyük bir bölümünü kapsayan 5G ağları kurmuştur. İsviçre’nin 5G nüfus kapsama alanı 2019 yılı sonunda yüzde 90’ın üzerine ulaşmıştır.

Diğer taraftan 2019 yılı sonunda yüzde 80 civarında olan küresel 4G nüfus kapsama alanı 2025 yılı sonunda yüzde 90’ın üzerine çıkması beklenmektedir.

Nesnelerin interneti (IoT)

İletişimde süregelen bir paradigma değişikliğini temsil eden nesnelerin interneti (Iot), nesnelerin insan müdahalesine gerek kalmadan kendi aralarında bir ağ üzerinden veri alış-verişi yaptıkları sistemi tanımlamak için kullanılmaktadır.

Yaygın IoT bağlantılarının sayısı 2019 yılında 3 kat artarak 100 milyona yaklaşmıştır. Yaygın IoT, öncelikle, uzun pil ömrüne ve nispeten düşük verimliliğe sahip çok sayıda düşük maliyetli cihazları birbirine bağlayan geniş alan kullanım örneklerinden oluşmaktadır. Geniş alan kullanımlarına dayanan ve çok sayıda bağlantının idare edilebildiği alanlarda IoT kullanımlarının artan popülaritesi, yaygın IoT teknolojilerine olan talebi artırmaktadır. Yaygın IoT uygulama örnekleri arasında giyilebilir cihazlar (e-sağlık), malzeme takibi (lojistik), akıllı şehir / akıllı ev, çevre izleme ve akıllı ölçüm (akıllı bina) ve akıllı üretim (imalat) yer almaktadır.

Diğer taraftan, 2025 yılının sonunda, hücresel IoT bağlantılarının yüzde 34’ü geniş bant IoT olması ve büyük bir çoğunluğunun 4G’ye bağlanması öngörülmektedir. Hücresel IoT bağlantıların sayısı 2019 yılında 1,5 milyar iken 2025 yılında bu sayının 5,2 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Wi-Fi, Bluetooth, Zigbee ve EnOcean gibi tipik 100 metreye kadar menzile sahip lisanssız radyo teknolojileriyle birbirine bağlanan cihazların segmenti olarak tanımlanan düşük menzilli IoT (Short-range IoT) bağlantılarının sayısı 2019 yılında 9,1 milyar iken 2025 yılında bu sayının 19,1 milyara ulaşması öngörülmektedir. Geniş alan IoT bağlantı sayısı ise 2019 yılında 1,6 milyar iken 2025 yılında bu sayının 5,5 milyara ulaşması beklenmektedir.

Özetle Ericsson tarafından yayınlanan Haziran 2020 dönemi mobilite raporuyla pandemik krizin telekomünikasyon ağ ve teknolojileri üzerinde oluşturduğu baskı ve telekomünikasyon sektörü trendleri ele alınarak farkındalık oluşturulmaya çalışılmıştır.

Faydalı olması dileğiyle.

Bilimle ve teknolojiyle kalınız.

Tevfik Bulut

https://tevfikbulut.net/

Sosyal Araştırma Yöntemleri Bilim Uzmanı
& Sanayi ve Teknoloji Uzmanı

Not: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz veya kopyalanamaz.

Note: It can not be cited or copied without referencing.

Yararlanılan Kaynaklar