Ana Sayfa Tıp&Sağlık “Açığa Alınan Tıp’tır”

“Açığa Alınan Tıp’tır”

Giresun’da 23 Temmuz’da, hepimizi derinden üzen bir olay gerçekleşmiştir. Dr. Özlem Yağdıran, yasal olmayan, tıbben de sakıncalı bir işleme zorlanmış, bunun üzerine verilen Beyaz Kod çağrısı sonrası yapılan müdahalede hasta yakını kalp krizi geçirmiş vefat etmiş, olaydan sonra gelişen tepkiler sonrasında da meslektaşımız Sayın Bakan tarafından açığa alınmış ve bu Bakanımızın sosyal Medya hesaplarından duyurulmuştur.

Vefat eden vatandaşımız için elbette hepimiz çok üzgünüz, ancak sonrasında yapılan işlemle iyi hekimlik açığa alınmıştır.

İlaç yazılması istenen kişinin ikametgâhı ve Aile Hekimi İstanbul Güngören’dedir. Meslektaşımıza başvuru yapan kişi hastanın kendisi değil hastanın eşidir. Doktor hanım tarafından her ikisi de tanınmamaktadır, daha önce görülmemiştir. Ortada misafir hasta tanımına bile uyan bir durum yoktur. İlaç yazımı için Aile Sağlığı Merkezine gelen kişi, hastanın kendisi olmadığından bu şekliyle bir hekimin bir kimlik numarasına tıbbi bir işlem yapması, tedavi uygulaması mümkün değildir, bu bilgi hastanın eşine açıkça verilmiştir.

Bakanlığımız da bu konuda duyarlı olduğunu çeşitli şekillerde bizlere defaatle yazmıştır, ama buna rağmen bir hekimi işinden edilmiştir. Aslında açığa alınan Bakanlığın mevzuatıdır.

Kaybından çok derin üzüntü duyduğumuz hasta yakını, ilaç yazılmamasını kabul etmemiş, olay anında hayli yoğun olan aile sağlığı merkezinde, sağlık hizmetini aksatacak davranışlarda bulunmuş ve maalesef tüm açıklama ve çabalara rağmen bu davranışlarına devam etmiştir. Bu olay akışı sonrasında, doktor hanım tarafından beyaz kod verilmiştir. Beyaz kod sonrası gelişen olaylar hiçbir şekilde meslektaşımızın kontrolünde değildir.

Beyaz kod verdi diye bir hekim açığa alınmıştır, aslında açığa alınan Bakanlığın Beyaz Kod uygulamasıdır.

Devletimizin kendi koyduğu kurallar, yasalar, bizim bağlı olduğumuz tıbbi deontoloji nizamnamesi ve mevzuatlar gayet açıktır. Hasta görülmeden ilaç yazılamamakta, herhangi bir tedavi düzenlenememektedir. Yaşanan ve talihsiz bir şekilde sona eren bu olay, neredeyse tüm aile hekimlerinin, her gün yaşadığı bir olaydır. Aile sağlığı merkezlerine, her gün birçok kişi, eşine ilaç yazdırmak için, annesini getirmeden, şikâyetlerini anlatarak annesine tedavi düzenletmek için, okula gitmeyen çocuğuna, çocuğunu dahi getirmeden, usulsüz rapor talep etmek için gelmektedir. Bu taleplerin yasal olmadığı, bu talepleri yerine getirenin de suç işlediği, hekimlerin suç teşkil eden işlemlere zorlanmasının da bizatihi suç olduğu vatandaşa anlatılmalıdır.

Bir suça ortak olmayan meslektaşımız açığa alınmıştır, aslında açığa alınan hukuktur.

Aldığımız tıp eğitimi, bu tür tedavi ya da raporlar düzenlememize zaten izin vermezken, devletimizin mevzuat ve yasaları da bu durumu olanaksız kılmaktadır. SGK tarafından, yalnızca geçen yıl İstanbul’da 150 hekim için, hastayı görmeden yazılan reçeteler hakkında inceleme başlatılmıştır. Yine aynı SGK, aile hekimlerine muayene olup reçetesini alan hastalara telefon ile ulaşarak, ilaçlarını kimin yazdırdığını, hekimin kendisini görüp görmediğini sormuş, verilen cevaplara göre işlem başlatılmıştır. Üstelik hastanın kendisi olmadan yapılacak muayenenin ve ilaç yazılmasının önüne geçebilmek için, geçtiğimiz yıllarda birçok hastanede parmak izi ve avuç içi okuma sistemleri kurulmuştur.

Tüm bu durumların dışında, hastanın kendisini görmeden, muayene etmeden yazılacak ilaçlar, hastada geri dönüşü imkânsız hasarlara da neden olmaktadır, hastanın kendisi olmadan ilaç yazılmaması için aslında en güçlü neden de bizce budur. Meslektaşımız bir anlık gafletle o ilaçları yazmış olsaydı belki de şu anda kendisini “hastayı görmeden yazdığı ilaçlar nedeniyle bir teyzemizin ölümüne yol açtığı için yargılıyor” olacaktık.

Buna izin vermediği halde arkadaşımız açığa alınmıştır, açığa alınan Tıp’tır.

Yine bazı medya organları tarafından, hastanın kronik hastalık ve evde bakım raporu olduğu dile getirilmektedir. Bu iddia doğru olsa dahi; bu raporların varlığı, hastayı görmeden ilaç yazma hakkını aile hekimine vermemektedir, bu durum da mevzuatlarda gayet açıktır. Evde bakım hizmeti alan hastalarımızın ilaçları, evde bakım birimleri tarafından yazılmaktadır. Yine birçok haberde çarpıtıldığı gibi, hastayı meslektaşımızın evinde ziyaret etmesi olanaksızdır, aile hekimleri yalnızca kendilerine kayıtlı hastaları uygun gördüklerinde evde ziyaret etmektedir. Evde bakım birimleri ile aile hekimleri aynı kişiler değildir.

O anda sıradaki hastalarını bırakıp eve gidemeyeceğini Bakanlığımız da gayet iyi bilmektedir ve buna rağmen meslektaşımız açığa alınmıştır, aslında açığa alınan tüm aile hekimliği sistemidir.

Bizler, sözlü ya da fiziki şiddete maruz kaldığımız durumların dışında, aile sağlığı merkezindeki sağlık hizmetinin bir hasta ya da hasta yakını tarafından aksatılması neticesinde de beyaz kod verebilmekteyiz. Beyaz kod yalnızca şiddet sonrası yapılan bir eylem değildir, önce doktor ile beraber, aile sağlığı merkezindeki hizmet akışını korumak için de vardır.

Beyaz kod, devletimiz tarafından, biz sağlık çalışanlarına verilmiş bir haktır. Beyaz kod hekimlerin imdat çağrısıdır. Beyaz kod sağlık çalışanın kendini kolluk kuvveti yerine koymaması için kurulmuş bir sistemdir.

Beyaz kod sonrası, olaya yine devletimizin kolluk kuvvetleri müdahale etmekte, ardından da kamu davası açılmaktadır, hekimlerin şikâyetçi olup olmaması, beyaz kod sonrasında bir tercih değildir, burada taraf kamudur. Yani bizler, beyaz kod sonrası, olayı tamamen devletin kontrolüne bırakmaktayız. Bu talihsiz olayda da farklı bir şey olmamıştır.

Açığa alınan Beyaz kod uygulamasıdır.

Vatandaşlarımıza sağlık hizmeti vermeye devam edebilmek adına, devletin kendisine verdiği beyaz kod hakkını kullanmadan önce, bahse konu olaya dair insiyatif kullanarak dahi yapabilecek bir şeyi olmadığını anlatan ve defalarca evde sağlık birimlerine yönlendiren meslektaşımız, tüm ikna çabaları karşılıksız kalınca, sağlık hizmetine devam etmek adına beyaz kod vermiştir. Kolluk kuvvetleri çağrı sonrası Aile Sağlığı Merkezine geldiğinde, doktor hanım yeniden ve hiç vakit kaybetmeden hasta bakmaya başlamıştır.

Kimse görevini hukuka ve mesleki ahlaka uygun yaptığı için cezalandırılamaz, halka karşı hedef gösterilemez, ulusal basın ve sosyal medyada linç ettirilemez. Bu durum hem ahlaka, hem vicdana, hem de etiğe aykırıdır.

Açığa alınan Tıp vicdanıdır.

Bizler, son yıllarda giderek artan sağlıkçıya karşı teröre dair çözümler beklerken, sağlıkta şiddet yasasına dair verilen sözlerin tutulmasını umarken, daha kafasında parke taşı kırılan meslektaşımız görevine dönememişken, görevini hakkıyla ve devletin koyduğu tüm kurallara uyarak yapan masum bir doktorun, görevden el çektirilmesinin şokunu yaşıyoruz. Yaşanan talihsiz olay, hasta yakını ve kolluk kuvvetleri arasındadır. Bir soruşturma varsa, bu orantısız bir müdahale olup olmadığını hususunda olmalıdır, olayla hiçbir ilgisi bulunmayan meslektaşımız, kurallara uymaktan başka bir şey yapmamıştır. Şiddete uğrayan ya da uğramasına ramak kalan kişi, yani asıl mağdur olan kişi meslektaşımızdır. Olayın vahim bir sonla, bir ölümle sonuçlanmış olması meslektaşımızın haklı konumunu değiştirmez.

Bu olaydan alınacak dersler vardır elbette, kronik hastalıkları olan vatandaşlarımızın, evde yatalak ya da yaşından dolayı tıbbi yardıma ulaşamayan vatandaşlarımızın bu durumu ciddi bir şekilde ele alınmalı, gerçekçi uygulanabilir çözümler üretilmelidir. Bizler bu konuda Bakanlığımıza destek vermeye, sahadaki durumu bilen sivil toplum kuruluşları olarak hazırız. Renkli değil gerçekçi çözümleri üretebiliriz, yeter ki bizimle iş birliği içinde olunsun.

Sağlık Bakanımıza çağrımızdır, meslektaşımız bir an önce görevine iade edilmelidir. Yaşanan olayın talihsiz bir şekilde sonlanması, o esnada odasında hasta bakan meslektaşımızın suçu değildir. Bakanlığın kendi mevzuatından kaynaklanan sorunlarla baş başa kalmış meslektaşımız yine Bakanlıkça mağdur edilmiştir.

Açığa alınması gereken Bakanlığın mevzuatıdır.

Buradan, vahim olayda hayatını kaybeden Yusuf Topal’a rahmet, başta eşi Fatma Topal ve yakınları olmak üzere, tüm sevenlerine başsağlığı diliyor, masum bir insanın daha fazla yıpratılmamasını, popülist yaklaşımlar ile doktor hanımın daha fazla zarar görmemesi için, konuyla ilgili olarak yaptığınız haberlerde gerekli özenin göstermesini siz değerli basın mensubu arkadaşlardan talep ediyoruz.

Doktor Özlem Yağdıran yalnız değildir, yalnız olmayacaktır.

 

Saygılarımızla,

Dr. Şule Güçlü Şakrak

İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Başkan Yardımcısı