Ana Sayfa Paylaşımlar Yaratıcı fikirler meraklıları sever

Yaratıcı fikirler meraklıları sever

Mine Kobal

İki gerçek ile başlayalım mı?

Birinci Gerçek: Yeni dönemde yaratıcı fikirlere daha çok ihtiyacımız var, çünkü eski doğrularımız artık işe yaramıyor.

İkinci Gerçek: Hepimizin yaratıcılık potansiyeli sergilediğimiz performanstan daha fazla.

Kurumların yaratıcı fikirlere ihtiyacı var ve bu fikirleri üretecek kaynağa da sahipler.

Şimdi sıra meraklı soruda: Peki bu fikirler neden ortaya çıkmıyor? Çıkan fikirler ise genellikle neden birbirine o kadar çok benziyor?

Birkaç varsayım da ekleyebilirim, çalışanların kuruma duydukları güvende bir sorun yok. Hatta biraz daha tabloyu görselleştirmenize yardımcı da olabilirim. İyi fikirler bol bol alkışlanıyor, ödüllendiriliyor.😉

Yöneticiler bu dönemde karar alma süreçlerini olası en alt düzeye taşımayı hedeflediklerinde, şu ana kadar sadece stratejiyi en iyi şekilde uygulamasını bekledikleri çalışanlardan, bir anda kendilerini proje üretmelerini veya strateji geliştirmelerini beklerken buldular. Kabul edebiliriz, hoş bir sürpriz değil. Aslında çok yeni bir tablo da değil Covid-19 öncesinde de “Senden daha farklı öneriler bekliyorum.”, “Daha farklı yaklaşımlar geliştirmelisin.” cümlelerini performans görüşmelerinde yazılı olarak paylaşan yöneticiler için hala aynı hikayeden bahsediyoruz.

Çalışanlar tarafından baktığımızda da bağlılığı yüksek ve çalışmaktan yana bir kaygıları yok ancak yine de kendilerinden beklenen o yaratıcı fikirleri üretemiyorlar. Peki neden? Bundan sonrası için biraz vaka çalışması tadında fikir uçuşturabiliriz. Birbirimize ilham verecek ipuçları yakalayabiliriz belki 🎈

Bugünden yarına sihirli değnek dokunuşu tabii ki söz konusu değil, ancak bugünden yarına atabileceğimiz küçük adımlar olabilir. Kredimi merkeze giriş düzeyindeki çalışanların meraklarını alarak kullanabilirim sanırım.

Çalışanların kendilerinden başlayan bir merakı varsa yaratıcı öneriler de devamında kendiliğinden gelecektir, daha önceki dönemlerde olduğu gibi.

Kendinden başlayan merakı birkaç soru ile zenginleştirebilirim.

Bu kurumda çalışmak benim için neden anlamlı?

Hangi bireysel değerlerim kurumun değer vaadiyle örtüşüyor?

İç ve/ya dış paydaşlarım için nasıl bir değer yaratıyorum?

Kendimi nasıl geliştiriyorum? Ajandamda nefes alabileceğim boşluklar yaratabiliyor muyum?

İşin hangi kısımlarında gerçekten “akışta” olabiliyorum?

Bitmedi merakı ilişkilere taşıyarak devam ediyorum.

Çalışma arkadaşlarımla ilgili neleri merak ediyorum? (Buradaki merak magazinsel bir merak değil, ona puan vermiyoruz) İşe bütünsel baktığımızda nasıl bir iş birliği sağlıyoruz?

Müşterilerimle ilgili neleri biliyorum? Neleri bildiğimi varsayıyorum? Peki neye dayanarak bunları bildiğimi söyleyebiliyorum?

Rekabeti nasıl okuyorum? Rekabette oyuncular sahada bizimle çarpıştıkları için kendilerini ne kadar şanslı görüyorlar?

İşe de merakla bakarsak nefis bir yol almış oluruz.

Farklı görüşlerimi paylaşırken kendimi nasıl hissediyorum? (Burada ton da çok değerli, bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek meselemiz) “Bilmiyorum” diyebilme fırsatım var mı?

İnisiyatif almak için ne kadar istekliyim? Bu konuda çevremdekilere nasıl ilham veriyorum?

Farklı sektörlerden neler öğreniyorum?

Sektörün geleceği için hangi kaynakları takip ediyorum? Kimlerle tartışıyorum? Piyasayı nasıl kokluyorum? (Sezgilere güvenebiliriz)

Görev tanımımı bugün tekrar yazsam nasıl yazmayı tercih ederdim?

Bonus soru: İş dışındaki ilgi alanlarım neler? Neleri merak ediyorum?

Eğer çalışanlarınız düne kadar sadece koşturup, e-mail yanıtlayıp, raporlama ve toplantılarla çok yoğun bir ajanda ile boğuştularsa, bugün siz de zorlayıcı derslerinizle tanışıyorsunuz. Ruhunuzu hazırlayın. Bayrak kaldırabilen çalışanlarınız ise beklentinin ardındaki “Neden?” sorusunu anlamış olmasına karşın “Nasıl?” yapacağına ilişkin sizden adım adım bir yönlendirme bekleyecektir. Çünkü sistem şimdiye kadar ondan sadece söyleneni en iyi şekilde uygulamasını bekledi, onlar da öyle yaptılar. Belki iş dışında merak ettikleri, yaratıcılık potansiyelini kullandıkları bir alan vardır, oradan kopya çekerek başlayabiliriz.🎈

Rol modeli olmak adına meraklı soruları temel alarak birebir cesur diyaloglar da iyi bir reçete olabilir. Kendileri ile cesur bir diyalog kurmaları için alan yaratabilmeniz çok güçlü bir adım olacaktır. Ancak Gandhi referansı ile anlatılan meşhur şeker bırakma tavsiyesi isteyen çocuk anektodunda olduğu gibi önce kendi merakınızı bir kahveye/ çaya davet etseniz iyi olur. Bugünden yarına yol almaya başladıkça yeni bir hikayeyi de birlikte yazabilirsiniz.

Merakımız ve cesaretimiz bol olsun🎈

“Eğer bir gemi inşa etmek istiyorsan, insanları odun toplamak ve iş bölümü yapmak için çağırma. Bunun yerine, onların sonsuz denizleri arzulamalarını sağla.”

Antoine de SaintExupéry

Mine Kobal

Mine Kobal

Tam olarak nasıl bir iş yapmak istediğimi hiç bir zaman bilemedim, bankacı oldum para sattım, bir dönem insan kaynakları yöneticisi oldum işe alım yaptım ve bir dolu işten çıkarılma kararını paylaştım, sonra üniversitede öğretim görevlisi oldum, ilaç sektörünü de denedim. Sanırım en çok kendime yakıştırdığım danışmanlık şapkam oldu, ünvanlardan uzak olması bana iyi geldi. Bir de merakımı büyütmesi, farklı sektörler, farklı renkler ve farklı hikayeleri sevdim. Hem hepsinin çok içindeyim, hem de danışman olarak o mesafemi bir şekilde korudum. Bir de sahnede olmak var, salondaki en güvenli ve en eğlenceli yer kesinlikle, spotların altında olmak benim için hep rahat oldu.

İş hayatı da bana beni büyütecek insanlarla tanışma fırsatı verdi hep. Bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum.
Kendimi tanıtırken bir şekilde İstanbul Erkekli’yim demeyi seviyorum. Alman disiplini okulumdan güzel bir hediye, bir de eleştirisel bakma becerimi ortaokul lise yıllarına borçlu olduğumu düşünüyorum.
İyi bir öğrenciyim, tüm bütçemi kitaplara, defter ve kalemlere harcayabilirim. Okuyarak, gezerek, dinleyerek yeni bir şeyler öğrenmekten, öncekileri de unutabilme lüksünden çok mutlu olabilirim. Neyim yok sorusunun yanıtı da köklerim olurdu. Kurumlara ait olmayı sevemedim, kurumlarda aile olmayı da sevemedim. Ama hep çok çalışkan oldum, kestirme yollar hiç bana göre olmadı.
Tarihten kiminle tanışıp, bir kadeh bir şeyler içmek istersin derseniz yanıtım Carl G. Jung olur, ki ilk kitabım “Jung Koçluk Yapsaydı”.
Son notum da iflah olmayan merakım olsun 🎈