Ana Sayfa Tıp&Sağlık TTOD, kanserde 2021 yılında da artışlar yaşanmaya devam etti

TTOD, kanserde 2021 yılında da artışlar yaşanmaya devam etti

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Özlem Sönmez

PANDEMİ DÖNEMİNDE DE KANSER VAKALARI HIZLA ARTMAYA DEVAM EDİYOR

Dünya COVID-19 salgını ve yeni varyantlarıyla uğraşırken çağımızın önemli hastalıklarından kanserde 2021 yılında da artışlar yaşanmaya devam etti.

Dünya Kanser Günü nedeniyle açıklamalarda bulunan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Özlem Sönmez, Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya genelinde her yıl ortalama 18 milyon kişiye kanser tanısı konduğunu, 9 milyonu aşkın kişinin kanser nedeniyle hayatını kaybettiğini belirterek, “Bununla birlikte kanser tedavilerinde son 5 yıldaki gelişmelerle hastaların yaşam süresi önemli ölçüde artmış durumda. Bunda kanser taramasının yaygınlaşmış olmasının ve kişilerin farkındalıklarının artırılarak erken tanıda yol katetmiş olmamızın da büyük bir payı var. Kanserin erken teşhisi için kişinin herhangi bir sağlık sorunu veya şikayeti olmasa bile özellikle rahim ağzı, meme, kalın bağırsak, riski hastalarda akciğer kanserleri için düzenli tarama testlerini yaptırması, olası kanser durumunda tedavi oranını ciddi ölçüde artırıyor. Erken tanı sonrası erken tedavi ile hastalıkların ilerlemesine dur diyebilir, yaşam kalitesini yükseltebiliriz. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2020’de 19.3 milyon yeni vaka ve 10.0 milyon ölüm şeklinde bildirilen oranlar, 2018 yılındaki 18.1 milyon vaka ve 9.6 milyon ölüm oranlarıyla kıyaslanınca dünyadaki kanser yükünün arttığı görülmektedir. 2020 istatistiklerine göre kadın meme kanseri, en sık teşhis edilen kanser olarak akciğer kanserini geride bırakmıştır. (Tahminen %11.7 oranıyla 2,3 milyon yeni vaka). Bunu %11.4 ile akciğer, %10.0 ile kolorektal, %7.3 ile prostat ve %5.6 ile mide kanserleri izlemiştir. 2030 yılına kadar kansere bağlı tüm erken ölümlerin %75’inin düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.” dedi.

KANSER TEDAVİSİNDE UMUT VAAT EDEN GELİŞMELER VAR

Kanserin genetik haritasının çıkarılmasının kanser tedavisinde önemli bir dönüm noktası olduğunu ifade eden Sönmez, “Kansere neden olan mekanizmaların saptanmasına ve tedavide bu mekanizmaların hedeflenebilmesine olanak sağlamıştır. Bu önemli gelişme, özellikle belirli tümörlerde, genetik biyobelirteç testlerinin yapılmasının gerekliliğini de ortaya çıkarmıştır. Bu sayede hastalığa neden olan genetik değişikliği saptamakta ve o genetik değişiklik için geliştirilmiş ilaçları kullanabilmekteyiz. Akıllı (hedefe yönelik) tedaviler, hücrenin kanserleşmesine sebep olan mekanizmayı hedef alarak etki etmektedir. Hedefe yönelik tedavilerdeki en büyük gelişmeler akciğer kanseri ve malign melanom gibi çok hızlı ilerleyen kanserlerde sağlandı. Örneğin akciğer kanserinde, kanserli dokunun gen yapısında değişiklik (mutasyon) saptanırsa, kemoterapiye gerek olmaksızın bu gen değişikliklerini hedefleyen tablet şeklindeki ilaçlarla hastalık kontrolü sağlanabiliyor. Üstelik bu ilaçların etkinliği kemoterapiden daha yüksek oluyor. Bu tedavilerle %80’lere varan başarı elde edilmekteyken, kemoterapi ile bu ancak %30’larda kalıyor.” diye belirtti.

Ek olarak, kanser tedavisinde bağışıklık sisteminin etkin olarak kullanılmaya başlandığını belirten Sönmez, şöyle devam etti:

“İmmunoonkolojik tedaviler olarak adlandırılan bu tedavilerle bağışıklık sistemi hücrelerini güçlendirerek vücuttaki tümörlere saldırmalarını sağlayabiliyoruz. Akciğer, malign melanom, böbrek, mesane, baş boyun, mide ve kalın bağırsak kanserlerinin bazı türlerinde etkin olarak kullanabiliyoruz. Bugün artık ileri evre hastalıkta sadece immünoonkolojik tedavilerle, bazen kemoterapiyi hiç kullanmadan, iyi sonuçlar elde biliyor, hastalık kontrolünü sağlayabiliyoruz. Yeni geliştirilen ilaçlar daha çok kanserli hücreleri etkilemekte, normal hücreleri nadiren etkilemektedir. Bu sayede tedavi başarısı artmakta, bunun yanı sıra olası yan etkilerde daha az görülmekte ve hastaların yaşam kaliteleri daha az etkilenmektedir. İmmunoonkolojik tedavileri daha yaygın kullanabilmemiz tedavi başarımızı artıracaktır.”

KANSER YÜKÜ TÜM ÜLKELER İÇİN ÖNEMLİ BİR SORUN

Ülkemizin de dahil olduğu dünyanın pek çok ülkesinde kanserin, ikinci en sık ölüm nedeni olduğunu söyleyen Doç. Dr. Özlem Sönmez, açıklamasına şöyle devam etti.

“Kanser yükünde hızlı artış dünya çapında halk sağlığı ve sağlık sistemi için bir sorun teşkil etmektedir. Gelişmiş ülkeler için dahi gelecek yıllarda tanı konacak çok sayıda kanser hastasının tedavisi, palyatif-destekleyici tedavileri ve terminal dönem bakımı için yeterli bütçe temini önemli bir sorun olacaktır. Ülkemizdeki tıbbi onkoloji uzmanı sayısı hızla artmaktadır ve hemen hemen her ilde gelişmeleri yakından takip eden iyi eğitimli tıbbi onkolog mevcuttur. Derneğimiz de onkoloji uzmanlarının eğitiminde eşitlik sağlamak için düzenli kurslar düzenlemekte ve yurtdışı eğitim desteği sağlamaktadır. Tıbbi onkoloji multidisipliner bir branştır ve patoloji, radyasyon onkolojisi, cerrahi, radyoloji gibi branşlarla devamlı bir işbirliği içinde çalışması zorunludur. Bu zincirin halkalarından birinin zayıf/eksik olması durumunda hastalara “nitelikli” hizmet verilmesinde aksamalar olabilmektedir. Tıbbi onkoloji uzman sayısının artmış olması güzel bir gelişme olsa da sağlanan hizmetin niteliği açısından “her şehirde bir tıbbi onkoloji uzmanı” yerine belirli il merkezlerinde hizmet verilmesi uygun olacaktır. Tüm bu faktörlerin yanında kanserin ciddi ölçüde önlenebilir bir hastalık olduğu gerçeği Ulusal Sağlık Politikası’nda kanserle mücadele konusunun hak ettiği önemi arttırmaktadır.”

SAĞLIKLI BİR YAŞAM BİÇİMİ KANSERDEN DE KORUYOR

Sağlıklı bir yaşam biçimi seçmenin diğer hastalıklardan koruduğu gibi kanserden de korumakta olduğunu hatırlatan Sönmez, “Sigara içmemek içiliyorsa bırakmak; çok yağlı, tuzlu ve şekerli yiyeceklerden kaçınmak gerekmektedir. Daha sağlıklı olmak için ideal kiloya yakın olmak ve hareketli bir hayat sürmek önemlidir. Eğer bunları uygularsak kanser ve benzeri hastalıklarla ilgili riski azaltmak mümkündür. Dünyada her 5 insandan biri yaşamı boyunca kansere yakalanmakta ve 8 erkekten biri, 11 kadından biri kanser sebebiyle hayatını kaybetmektedir. 2020 yılında ilk defa meme kanserinin yüzde 11.7 ile dünyada en sık rastlanan kanser türü olduğu ve her 8 vakadan birinin meme kanseri olduğu açıklanmıştır. Türkiye’deki kanser görülme oranı aslında dünyadaki kanser ortalamasının altında yer almaktadır. Türkiye, gelişmiş batı ülkelerinden ve ABD’den düşük bir ortalamaya sahiptir. Erişkin kanserlerinde ortalama yaş tanı 55-60 arasındadır.” dedi.

PANDEMİNİN KANSER VAKALARINA ETKİSİ

Covid 19 pandemisi tüm dünyada olduğu gibi ülkemize de sosyal, ekonomik pek çok sıkıntıyı beraberinde getirdiğini belirten Sönmez, “Pandemi döneminin başlarında pek çok hasta sağlık kurumlarına başvurma konusunda tedirginlik yaşamış, zaman zaman teşhis ve tedavide aksamalar yaşanmıştır. Covid 19 konusunda tüm dünya sağlık sisteminin bilgi ve tecrübesi arttıkça bu sorun aşılmaya başlamıştır. Pandemi, aşılamanın etkin yapılması ve önerilere dikkat edilmesi ile tamamen sonlanabilecektir. Tüm toplumda olduğu gibi kanser hastalarının da aşılanması son derece önemlidir ve önerilmektedir. Ülkemizde mevcut olan Covid 19 aşılarının hiçbirisi canlı aşı olmayıp tamamı kanser hastalarında güvenle kullanılabilmektedir. Tedavisi bitmiş takip hastalarında olduğu gibi, tedavi almakta olan tüm hastaların takip eden hekimleri ile görüşerek zaman kaybetmeden aşılarını yaptırması önerilmektedir.” dedi.