Ana Sayfa Manşet İnsan Mikrobiyomuyla İlgili Mitler ve Yanılgılar

İnsan Mikrobiyomuyla İlgili Mitler ve Yanılgılar

İskoçya’daki Aberdeen Üniversitesi’nden Alan Walker ve İngiltere’deki Nottingham Trent Üniversitesi’nden Lesley Hoyles tarafından Nature Microbiology’de geçtiğimiz Pazartesi yayımlanan bir perspektif makalesine göre insan mikrobiyomu hakkındaki literatür varsayımlar, hatalar ve aşırı basitleştirmelerle dolu.

NATURE / Human microbiome myths and misconceptions

Yazarlar makalenin özetinde şu ifadelere yer veriyorlar: “Son yirmi yılda, insan mikrobiyomu araştırmalarına olan ilgi katlanarak arttı. Ne yazık ki artan faaliyet, araştırmalarda ilerlemeyi ve kamu güvenini baltalayabilecek derecede abartı ve yanlış bilgilendirmeyi beraberinde getirdi. Burada, insan mikrobiyomuyla ilgili sağlam kanıta dayanmayan bazı mitlerin ve yanlış kanıların altını çiziyoruz. Bu örnekleri sunarak literatürde yerleşik hale gelen hatalı dogmaların sonuçlarına ve karmaşık insan mikrobiyomunu tanımlarken nüansları kabul etmenin önemine daha fazla dikkat çekmeyi umuyoruz.”

Makalede ele alınan ve doğrusu açıklanan 12 başlık aşağıdaki gibidir:

  1. Mikrobiyom araştırması yeni bir alandır.
  2. ‘Mikrobiyom’ terimini ilk kez Joshua Lederberg ortaya attı.
  3. İnsan dışkısının bir gramında 10^12 bakteri hücresi vardır.
  4. İnsan mikrobiyotasının ağırlığı 1 ila 2 kg’dır.
  5. Mikrobiyota insan hücrelerinden 10 kat daha fazladır.
  6. Mikrobiyota doğum sırasında anneden kalıtılır.
  7. Çoğu hastalık bir patobiyom ile karakterizedir.
  8. Obezitede Firmicutes:Bacteroidetes oranı bozulur.
  9. Bağırsak mikrobiyomu işlevsel olarak gereksizdir.
  10. Sekanslama yansızdır.
  11. Standardlaştırılmış yöntemlere gereksinimimiz var.
  12. İnsan mikrobiyotasının çoğunluğu ‘kültür için uygun değil’dir.

Örneğin ‘patobiyom’ konusunda yazarlar şöyle diyor: “Bu terim ne yazık ki aşırı derecede basit ve doğası gereği kusurlu. Mikroorganizmalar ve metabolitleri ne ‘iyi’ ne de ‘kötü’dür, sadece vardırlar. Konaklar olarak bizim üzerimizdeki etkileri büyük ölçüde bağlama bağlıdır. Bir bağlamda zararlı olan mikroorganizmalar veya metabolitler, başka bir bağlamda zarar vermeyebilir. Örnek olarak Clostridioides difficile, yaşam boyu asemptomatik olarak taşınabilir ve yalnızca ileri yaşlarda konağın bağışıklığı baskılandığında ve antibiyotiklerle tedavi edildiğinde sorunlara neden olur. Benzer şekilde, bir E. coli türü kolonda nispeten zararsız olabilir, ancak üretrayı işgal ederse idrar yolu infeksiyonuna neden olabilir. Sonuç olarak, patobiyom terimi belirsizliğini korurken klinik uygulamada gerçekten yararlı olması için gereken kesinlikten yoksundur.”

Sonuçta yazarlar mikrobiyom alanının geniş olduğunu ve tartışmalı pek çok konu olduğunu belirtiyorlar. Mitleri ve yanlış anlamaları çürütmek için güçlü kanıtlara dayanan kavramları ele alıyorlar.  Potansiyel sağlık etkisini, büyük miktarda finansmanı ve mikrobiyomlara yönelik yoğun ilgiyi göz önüne alarak, sınırlı kaynakların verimsiz araştırmalar için harcanmasına ve kamu güveninin baltalanmasına engel olmak için asılsız iddiaların reddedilmesinin önemini vurguluyorlar.