Ana Sayfa Manşet “İlaç sektörünün ülkeler için ne denli stratejik değer taşıdığı çok net bir...

“İlaç sektörünün ülkeler için ne denli stratejik değer taşıdığı çok net bir şekilde anlaşıldı”

Abdi İbrahim İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut

W- Abdi İbrahim İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Sn.Nezih Barut ile pandemi sürecinde ilaç sektörü özelinde ki görüşlerini alacağız.
Pandemi süreci ilaç sektörünü nasıl etkiledi? Hangi rakamlara ulaşıldı? Abdi İbrahim olarak bu dönemi nasıl karşıladınız, faaliyetleriniz nasıl seyretti?
 

N.B.- 2020’den bu yana benzeri görülmemiş zorlukta bir salgınla mücadele ediyoruz. Toplum olarak önemli bir sınavdan geçiyoruz. Pandemi insan sağlığının yanında, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir ekonomik ve sosyal gelişimin de dünyamız için ne kadar hayati bir önkoşul olduğunu hepimize hatırlattı. Bu bağlamda tüm dünyada bazı sektörler ön plana çıktı. Sağlık ve ilaç bu sektörlerin başında yer aldı. İlaç sektörünün ülkeler için ne denli stratejik değer taşıdığı çok net bir şekilde anlaşıldı.

Türk ilaç sektörü, 2020 yılında TL bazında yüzde 17.7’lik büyüme göstererek 47.9 milyar TL’lik büyüklüğe ulaştı, kutu bazında ise yüzde 6.9 küçülme oldu. TL bazındaki büyümede Şubat 2020’deki yüzde 12,1’lik ilaç fiyat artışının yanı sıra kronik hastalara daha önce aylık olarak verilen ilaçların pandemi nedeniyle üçer aylık miktarlarda verilmesinin etkili olduğunu söyleyebiliriz.

Kutu bazındaki düşüş ise yine COVID-19 pandemisi nedeniyle vatandaşların hastanelere ve doktora daha az gitmesinden kaynaklandı. Güncel verilere göre, 2021’in ilk çeyreğinde 2020 yılının aynı dönemine kıyasla kutuda yüzde 13 küçülme, TL’de ise yüzde 14 büyüme gerçekleşti.

Pandeminin getirdiği zorluklara rağmen Abdi İbrahim olarak bir an bile yatırımlarımızı durdurmayı düşünmedik. Hem ülkemizde hem yurtdışında şirketlerin yatırım yapmadığı günlerde biz cesaretle önemli yatırımlara imza attık. 2021’de de aynı azimle çalışıyoruz. Yurt içinde ve yurt dışında pazara yeni ilaçlar ve tüketici sağlığı ürünleri sunmaya devam ediyoruz. 2021 yılında toplamda 100 milyon dolarlık yatırım bütçemizi hayata geçirmeyi planlıyoruz. Yurtdışında da hem mevcut yatırımlarımızı kuvvetlendirmeyi hem de yeni şirket satın alım fırsatlarını takip etmeyi sürdüreceğiz.

W- Ocak ayında aşı üretimi konusunda girişimlerinizin olduğunu açıklamıştınız. Abdi İbrahim İlaç olarak aşı üretimine hazır mısınız?

N.B.- Aşı üreten ülkeler hem kendi vatandaşlarına fayda sağladılar hem de ülke ekonomilerine değer kattılar.

Ülkemiz tesis ve insan kaynağı olarak aşı üretebilecek tüm olanaklara sahip. Aşı üretimi için gerekli yasal onayları tamamlanmış, yüksek kapasiteye sahip tesislerimiz var. Pandeminin birkaç yıl daha süreceğini, dünyada aşı arz ve talebi arasındaki büyük bir dengesizlik olduğunu dikkate aldığımızda, halkımızın salgından sürdürülebilir biçimde korunması için yerel aşı üretiminin önemli bir gereklilik olduğu açıktır.

Abdi İbrahim’e gelince; Sağlık Bakanlığı’nın, biyoteknolojik ilaç üretim tesisimiz AbdiBio’da yaptığı denetimler sonucu, mRNA bazlı aşıların yanı sıra inaktif aşıların üretim ve dolumu için de izin belgelerimizi aldık.

Biz aşı üretimine hazırız.

Abdi İbrahim olarak hem inaktif aşıyı hem de mRNA aşısını üretecek güç, bilgi birikimi ve yeterli kapasiteye sahibiz. Şirket olarak 20 milyon aşıyı üretebilecek kapasitedeyiz. COVID-19 aşısının daha fazla miktarda üretimi için ek yatırım yapılması gerekirse, bunu da kısa süre içinde yapmaya hazırız. Kapasitemizi artırırsak, 40 milyon doza kadar aşı üretebiliriz. 109 yıldır tıbba ve insanlığa hizmet eden bir firma olarak bize düşen görev, COVID-19 aşısını Türkiye’de üretmektir. Bu doğrultuda aşı üretimi ve dağıtımı için Hindistan, Fransa ve Çin’deki üç ayrı firmayla ön anlaşma yaptık.

Ayrıca Acıbadem Labcell ile yerli aşımızın üretimi için iş birliğine girdik. Faz I ve Faz II çalışmalarında kullanılacak 5 bin adet inaktif aşıyı ve 2500 adet aşı plasebosunu üretip teslim ettik. Çok yakın zamanda Faz I çalışmalarının başlamasını, her şey yolunda giderse de yıl sonunda aşının kullanıma hazır hale gelmesini umuyoruz.

W- Farklı zaman ve platformlarda Türk ilaç sanayiinin geleceğinin  biyoteknolojide olduğunu ifade etmiştiniz. Biyoteknolojinin önemini nasıl anlamalıyız, gelecek planlamalarınızı alabilir miyiz? 

N.B.- Kimyasal yöntemlerle üretilen ilaçlarla tedavi edilemeyen birçok hastalık, bugün biyoteknolojik ilaçlarla tedavi edilebiliyor. Bu nedenle de biyoteknolojik ilaçlar pazarı hızlı bir şekilde büyüyor. Biyoteknolojik ilaçların pazar payı dünyada yüzde 30’lara, Türkiye’de ise yüzde 25’lere ulaşmış durumda ve bu oranların daha da artması bekleniyor. İthal ilaçların içinde de biyoteknolojik ilaçların payı hızla artıyor; Türkiye’de 2020 yılında satılan toplam 23,6 milyar TL’lik ithal ilacın 8,1 milyar TL’lik kısmını biyoteknolojik ilaçlar oluşturdu.

İlaç firmalarımız uzun bir süredir biyoteknoloji alanına ciddi yatırımlar yapıyor. Biyoteknolojik ilaç üretimi, sadece fiziki tesis yatırımlarıyla sınırlı olmayan çok daha kapsamlı yatırımlar gerektiriyor. Sektör olarak biyoteknolojik ürünler için yoğun bir şekilde teknoloji transferi, know-how ve insan kaynağı yatırımı yapıyoruz. Dünyanın önde gelen biyoteknoloji firmaları ile stratejik ortaklıklar kuruyoruz.

Abdi İbrahim ise hem vizyonu hem de sektör liderliğinin bir gerekliliği olarak biyoteknoloji alanında öteden beri çok hassasiyetle duran bir şirket. 2018 yılında 100 milyon dolarlık biyoteknoloji yatırımımızı tamamladık ve AbdiBio’yu kurduk. Bunun yanı sıra ABD’de yeni nesil biyoteknolojik ilaçlar üzerinde çalışan Ocugen adlı start-up’a yatırım yaptık. Geçen yıl Eylül ayında İsviçre’de kurulu 83 yıllık OM Pharma ilaç şirketini İsviçreli bir ortak girişim grubuyla birlikte satın alarak, şirketin yüzde 28.5 hissesine sahip olduk. OM Pharma biyoteknoloji ağırlıklı çalışan bir firma. Ortaklığın yeni döneminde, 250 milyon İsviçre Frangı (yaklaşık 2,3 milyar TL) gibi ciddi bir Ar-Ge bütçesini bu ilaçları geliştirmek ve klinik çalışmalar için harcayacağız.

Önümüzdeki dönemde yeni molekül geliştirme çalışmalarına daha fazla odaklanacağız. ABD başta olmak üzere endüstrinin önemli ülkelerinde yeni nesil ilaçlar ve moleküller konusunda Ar-Ge çalışmaları yürüten ciddi potansiyele sahip start-up’ları dikkatle takip etmeye devam edeceğiz, aralarından potansiyel gördüklerimiz için tıpkı Ocugen’de olduğu gibi yatırım imkanlarını değerlendireceğiz.

W- Ülkemizde başlatılan “ilaçta yerelleşme” uygulaması hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz? 

N.B.- Öncelikle üretim kapasitemizi en aktif şekilde kullanmak ve gücümüzü artırmak için Sağlık Bakanlığımızın önderliğinde 2016 yılında hayata geçirilen ancak Avrupa Birliği’nin Dünya Ticaret Örgütü nezdindeki şikayeti sebebiyle durdurulan ilaçta yerelleşme uygulamasının kararlılıkla sürdürülmesini bekliyoruz. Sektörümüz ve ülkemiz adına çok büyük önem taşıdığını görerek, söz konusu uygulamayı en başından itibaren tüm gücümüzle destekledik. Hem ulusal hem çok uluslu pek çok ilaç firmamız sürece katkı sağlayacak her türlü yatırım ve hazırlığı yaptı ve uygulamadaki yerini aldı.

Uygulamanın, yurtiçi ilaç üretimimizi belirgin bir şekilde artırdığını, tesislerimizdeki kullanılmayan kapasiteleri kullanıma kazandırdığını, üretim teknolojilerimizi geliştirdiğini, doğrudan yabancı yatırımları ve istihdamımızı artırdığını söyleyebilirim. Yerelleşme sayesinde ithal ettiğimiz ürünlerin lokal üretimine başlayarak cari açığın kapatılmasına sektör olarak katkı sağladık. Yaptığımız üretim anlaşmaları sadece yurtiçindeki pazarla sınırlı kalmadı, aynı anlaşmaların devamında ihracat da yapar hale geldik.

Bu doğrultuda, Dünya Ticaret Örgütü’ne yapılan şikayetin doğru olmadığını ve ülkemizdeki yerelleşme uygulamasının taraf olduğumuz uluslararası karar ve sözleşmelere aykırılık göstermediğini düşünmekteyiz. Firmalarımızın çok ciddi yatırımlar yaptığı ve başından beri büyük bir hassasiyetle katkı sunduğu yerelleşme uygulamasının aynı kararlılıkla, taviz verilmeden sürdürülmesini bekliyoruz.

W- Bu zor dönemde istihdam politikanızda değişiklik oldu mu? 

Biz yatırımı, üretimi ve istihdamı sadece işimizi büyütmenin bir gereği olarak görmüyoruz. Aynı zamanda Türkiye’ye ve sektöre karşı bir duyduğumuz sorumluluğun bir ifadesi olarak da görüyoruz. Abdi İbrahim olarak istihdam olanakları yaratmaya ve Türkiye’nin ilaçta bölgesel bir güç olma iddiasını destekleyen yatırımları gerçekleştirmeyi şartlar ne olursa olsun birinci öncelik olarak görüyoruz.

Bu bakış açısının bir sonucu olarak pandemi döneminde de üretim, saha ve pazarlama kadroları için işe alımlarımızı, istihdam yaratmaya devam ettik. 2025 vizyon ve stratejimiz çerçevesinde performans ve büyüme planlarımızı da dikkate alarak kariyerine iyi bir başlangıç yapmak isteyen yeni mezun adaylar için Tıbbi Tanıtım Temsilcisi ve Path for Marketing Talent (PMT) işe alım programlarını başlattık. Bu vesileyle bu yıl 200 kişiye istihdam sağlayacağız.

İstihdam bizim için bundan sonra da öncelik olmaya devam edecek. Şu anda yurt içi ve yurt dışı üretim, saha ve genel merkezdeki toplam 4 bin 600 kişilik çalışan ordumuzla büyük ve güçlü bir ekibiz. 2021 yılı için belirlemiş olduğumuz hedeflere birlikte yürüyerek, faaliyetlerimizden doğan ihtiyaçlar doğrultusunda eksik kadrolarımızı doldurarak ilerlemek arzusundayız.

W- İhracat ve yatırım planlarınız hakkında bilgi alabilir miyiz? 

N.B.– 2020 yılı sonunda ihracatımız, bir önceki yıla göre yüzde 19 artışla 100 milyon dolara ulaştı. 2021’de bu rakamı 108 milyon dolara çıkarmayı planlıyoruz. Mevcutta Kanada, İngiltere, Avrupa Birliği, Doğu Avrupa ve CIS ülkeleri, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Balkanlar dahil olmak üzere yaklaşık 60 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz.

2025 yılına kadar hedefimizi, var olduğumuz pazarlarda daha da kuvvetlenmek, yeni pazarlara girmek, ABD ve Almanya gibi gelişmiş ülkelerde kendi satış teşkilatımızı kurup o pazarlarda yerelleşmek, böylelikle ihracat gelirlerimizi 300 milyon dolar seviyesine çıkarmak olarak özetleyebilirim.

Bizim için yatırım aynı zamanda üretim, istihdam ve ihracat demek. Yatırımı seven bir şirketiz, şartlar ne olursa olsun yatırım heyecanımızı koruyoruz. Yurt içi yatırımlarımıza 2021’de de devam edeceğiz, üretim tesislerimize yönelik yeni yatırımlarımız da gündemimizde olacak. Yaklaşık 100 milyon dolar büyüklüğündeki yatırım planımızı hayata geçirmek üzere çalışıyoruz.

Üretim kapasitemizi, 2020 yılında 500 milyon kutuya çıkarmayı hedefliyorduk. Bugün, yapılan iyileştirme yatırımları ile yaklaşık 420 milyon kutuya ulaştık. Hedefimizin yaklaşık yüzde 80’ine ulaşmış durumdayız. Yeni üretim tesisimizin yatırımları tamamlandığında, fiili üretim kapasitemiz 2022 yılı itibarıyla 750 milyon kutu seviyesine ulaşmış olacak.

W- Emre Sakcı olimpik sporcumuza sponsor olarak bir ilk yaptınız, bu alanda destekleriniz devam edecek midir? 

N.B.- Pandemi dönemi, ülkelerin en büyük gücünün uluslararası standartlarda yazılan başarı hikayeleri olduğunu ortaya koydu. Attığımız her adımla, ülke markamızı yüceltme sorumluluğu taşıyoruz. Türkiye olarak spor dahil her alanda daha çok başarı hikayesine ihtiyacımız var. Spor, her ülkenin kendisini gösterebileceği en kuvvetli sahne. O sahneye çıkabilmek, orada yarışabilmek büyük bir azim ve mücadele gerektiriyor. Bu azmi sergileyen genç sporcularımızın yanında olmaya kararlıyız. Abdi İbrahim olarak ilk adımı milli yüzücümüz Emre Sakcı ile attık. 2021 Tokyo ve 2024 Paris olimpiyatları başta olmak üzere, önümüzdeki dört yıl içinde gerçekleşecek olan  Dünya ve Avrupa şampiyonalarında Emre Sakcı’ya destek vereceğiz.

Bizimle aynı tutku, cesaret ve sorumluluğu taşıyanları, bilhassa da geleceğimizin teminatı gençlerimizi desteklemekten gurur duyuyoruz. Emre dışında olimpiyat A barajını geçen başarılı yüzücülerimize de destek olmayı planlıyoruz. Bunun dışında amatör veya profesyonel spor dallarında başarılı olan sporcuların en üst düzey seviyeye ulaşabilmeleri için gerekli her türlü destek programını hayata geçirmeyi de hedefliyoruz.

W- Sektörün sıkıntıları nelerdir? 

N.B.- Ülkemizde yüzyıllık bir geçmişe, yüksek üretim teknolojisine ve kapasitesine sahip bir ilaç endüstrisi var. Uluslararası standartlarda üretim yapan 96 ilaç ve 11 hammadde üretim tesisimiz bulunuyor. Ülkemizin ilaç ihtiyacının yüzde 88’ini yurt içi üretimle karşılıyoruz. Yaşadığımız COVID-19 pandemi döneminde endüstrimizin gücü, toplum sağlığı ve ülke ekonomisi için vazgeçilmez önemi bir kez daha teyit edilmiş oldu. Sektörün arzu ettiğimiz gibi bölgesel bir güç haline gelmesi ve potansiyelini ortaya koyabilmesi için aşması gereken bazı sorunları da bulunuyor. Bu noktada, endüstrimizin gelişimi önündeki bazı engelleri de sıralamak isterim.

Sektörün önünde aşılması gereken en büyük sorun fiyatlandırmadır. 2010 yılından bu yana yaşadığımız fiyat sorununa rağmen sektör olarak yüksek ölçekli yatırımlarımızı hayata geçirmeye devam ediyoruz. İlaç; teknolojinin yakından takip edilmesi, yeni teknolojilerin hızla uygulanması ve bunun için de sürekli yatırım yapılması zorunlu olan bir sektör. Üstelik sadece teknolojiye dayalı yatırımlar da yeterli olmuyor. Yeni tesisler kurmak, yenileme çalışmaları yapmak, üretemediğimiz ürünleri üretir hale gelmek için de ilave ve yoğun yatırımlar yapmak mecburiyetindeyiz.

İlaç endüstrisi olarak çok uzun yıllardır büyük bir fedakârlık sergiliyoruz. Kamunun ilaç harcamalarından tasarruf etmek için gösterdiği çabaya destek oluyoruz. Ancak ülkemizin yerli ve milli ilaç endüstrisinin gelişiminin daha fazla sekteye uğramaması için atılması gereken öncelikli adım mali disiplin odaklı ilaç fiyat politikasından vazgeçilmesidir. Mevcut fiyat politikası düzenlenmez ise; pazara erişimin azalacağını, sektörün yatırım gücünü kaybedeceğini ve belirli ürünlerde ithalat tekelinin kırılamayacağını öngörüyoruz.

Endüstrimizin bir diğer önemli sorunu ise çok uzun süredir ilaç ruhsatlandırma süreçlerinde yaşanan gecikmeler. 2020 yılında bu alanda çalışan komisyonların oluşturulmasında gecikmeler yaşandığını, komisyonların hızlı ve etkin bir biçimde devreye giremediğini gördük. 1.800’e yakın ruhsat başvurusu uzun süredir bekliyor. Beklentimiz, bir an önce komisyonların tam kapasiteyle ve toplantı sıklıkları artırılarak faaliyete geçmesi, yeni bir yapılandırmayla uygun koşulların sağlanması. İlaçlarımızın pazara girişini geciktiren mevcut durum, hastalarımızın tedavileri için bu ilaçlara erişimini engellediği gibi kamu maliyesine de yük getiriyor. İlaveten, bu ruhsatların çıkmaması sonucu üretilemeyen ilaçlar, yeni istihdam imkanlarını ve son dönemde ivme kazanan ilaç ihracatımızı da olumsuz etkiliyor. 

W- 2021 yılından beklentileriniz nelerdir?

N.B.- Abdi İbrahim olarak 2021’de yoğun bir gündeme sahibiz. Ülkemize karşı sorumluluğumuz ve işimize olan tutkumuzla çıtayı daima yukarıya taşımak için çalışacağız. Biz şartlar ne olursa olsun daima geleceğe odaklanan bir şirketiz. Bunda bir asrı aşkın süredir aynı topraklarda, aynı işi yapmamızın önemli bir katkısı var. Savaşlar, salgınlar, ekonomik krizler… Ülkemizin kaderiyle kendi kaderini bir tutan bir şirket olarak, son derece mücadeleci ve azimliyiz. Dolayısıyla 2021 için planlarımızı da kuvvetli bir şekilde yaptık, uygulamaya da başladık. Öncelikle bu yıl da dünyanın en güçlü ilaç firmalarına üretim hizmeti vermeyi sürdüreceğiz. Üretim hizmetleri bizim için önceliğini ve önemini korumaya devam edecek. COVID-19 pandemisi döneminde yükselişe geçen tüketici sağlığı alanında inovatif ürünler geliştirmek bir diğer önceliğimiz. 2021 ajandamızda ayrıca “Değer Katılmış Eşdeğer İlaçlar” kategorisi üzerinde çalışmak da önemli bir gündem maddesi olarak yer almaya devam edecek. Biyoteknoloji, ihracat pazarlarımızı çeşitlendirerek gelirlerimizi artırmak, iç pazarda liderliğimizi yeni ilaç lansmanları ve sahadaki gücümüzle kuvvetlendirmek, yurtdışındaki yatırımlarımız ve yeni yatırım fırsatlarıyla global oyuncu kimliğimizi güçlendirmek de 2021 beklentilerimizi oluşturan temel unsurlar.

2021 yılında başarılı ekonomik performansımız yanında sürdürülebilirlik çalışmalarına odaklanarak, çevre, toplum ve yönetişim alanlarında tüm paydaşlarımız için değer yaratmayı ve içinde bulunduğumuz sağlık ekosistemi içinde, başta ‘sağlıkta sosyal inovasyon’ olmak üzere çeşitli projeleri hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Sürdürülebilirlik alanında çalışmalarımızı 2030 yılında karbon ayak izini sıfıra indirme hedefi ile yürütmeye devam edeceğiz.

W- Geleceğe dair yatırım ve projeleriniz neler? Bu planlarda yaşanan pandemi tecrübesinin etkileri neler olacak? Paylaşır mısınız? 

N.B.- Her şeyden önce pandemi sürecinin iş dünyası, toplum ve kişisel düzeyde hayatımızda önemli değişikliklere neden olacağını; bu değişim ve dönüşümün önemli ölçüde kalıcı olacağını ve bir daha 2020 öncesindeki duruma dönemeyeceğimizi düşünüyorum.

Bu dönüşümün lokomotifi şüphesiz dijital dönüşüm olacaktır. Dijitalleşme, online olarak doktor ve eczanelere ulaşmaktan VR desteği ile ilaçlarımızı ve onların etki mekanizmalarını anlatmaya; mekandan bağımsız olarak çalışma esnekliği kazanmaktan operasyonların daha etkin hale getirilmesine; global tedarik süreçlerinin online olarak yönetilmeye başlanmasından yapay zeka destekli ilaç geliştirme çalışmalarımıza kadar ilaç endüstrisini önemli biçimde etkiliyor.

İlaç endüstrisi, gelirlerinin ortalama %16’sını Ar-Ge’ye yatıran bir endüstridir. Endüstrinin Ar-Ge konusundaki bu pozisyonunun sağladığı kuvvetli desteğe ilaveten genetik dizilim, biyomühendislik, 3D printer teknolojisi, bilgi analitiği, otomasyon, yapay zeka ve makine öğrenmesi gibi endüstri 4.0 unsurlarının yardımıyla çok önemli gelişmelerin yaşanacağı, hasta odaklı ve kişiselleştirilmiş biyoteknolojik ilaçların ön plana çıkacağı bir döneme girdiğimizi vurgulamak isterim.

Yeni dönemdeki planlarımızda önemli kırılım noktalarından birini üniversite-sanayi işbirliklerimizin oluşturacağını söyleyebilirim. Abdi İbrahim olarak önemli üniversite ve sanayi iş birlikleri içindeyiz. Dünyada içeriği itibariyle türünün ilk örneği olacak, 40’ı aşkın ülkede patentini aldığımız yara örtüsü ürünümüzü çok yakında piyasaya sunacağız. Bu ürün, Ege Üniversitesi ve Abdi İbrahim’in yedi yıllık bir Ar&Ge ve iş birliği ile hayata geçirilmiş bir üründür. Kullanılmaya başlanması ve özellikle yurtdışındaki yaygınlığı ile hem bizim hem de ülkemiz adına bir gurur vesilesi olacağına inanmaktayım.

Üniversite-sanayi iş birliği alanında bir diğer önemli atılımımızı da Ankara TOBB ETÜ Üniversitesi ile birlikte akıllı yazılım oluşturma çalışmalarımızla gerçekleştirmeyi beklemekteyiz. Bu projemiz sonunda, daha az miktarda ambalaj, kağıt ve plastik kullanarak aynı miktarda üretim yapmayı ve bu sayede şirketimizin 2030 yılındaki karbon nötr olma hedefine önemli bir katkı sağlamayı hedefliyoruz. Yine bir başka üniversite-sanayi iş birliği projemiz ile 3D yazıcı kullanarak ilaç ve vitamin üretimi alanında çalışmalarımızı başlattık. Önümüzdeki 20 yılda, kişiselleştirilmiş tedavilerde önemli bir mesafe alınacağını, bunun doğal sonucu olarak da kişiselleştirilmiş vitamin ve ilaç üretiminin önem kazanacağını ve çok sayıda 3D yazıcının yapay zeka kontrolünde kişiye özel üretim yapacağı mini üretim merkezlerinin tüm Türkiye’ye yayılacağını öngörüyoruz. Bu alanda da öncü olma çabası içindeyiz.

W- Değerli Nezih Bey paylaşımınız için şükranlarımızı sunar, başarılarınızın daim olmasını dileriz.