Ana Sayfa Görüşler Hassasiyetin En Fazla Olduğu Bir Alan

Hassasiyetin En Fazla Olduğu Bir Alan

Prof. Dr. Ulun Uluğ

W- Kadın ve Doğum Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ulun Uluğ ile üreme endokrinolojisi ve tüp bebek tedavileri üzerine görüşlerini almak üzere bir araya geldik.

Kıymetli Hocam çok başarılı bir hekimlik ve akademik kariyeriniz içinde kaybolduk, sizi tanımamıza yardımcı olur musunuz?

 

U.U.-Çok teşekkür ederim iltifatlarınız için.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1993 yılında mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesinde Kadın Hastalıkları ve Doğum ihtisasını tamamladım. Daha sonra üreme endokrinolojisi için GBMC hastanesi Maryland, ABD ve Technion Haemek hastanesi, İsrailde fellowship olarak çalıştım. Sırasıyla Bahçeci Kliniği, Alman hastanesi ve Umut Tüp bebek merkezinde kadın hastalıkları doğum ve Tüp bebek uzmanı olarak çalıştım. Üniversiteler arası kurul tarafından 2006 yılında Doçentliğe yükseltildim. Altınbaş üniversitesi Tıp fakültesinde 2015 yılında Profesör kadrosuna atandım.

Yayınlanmış 200’ün üzerinde makale, bildiri ve kitap bölümü vardır. Akademik olarak H indeksi 2023 yılı itibarı ile 26’dır. Halen Haliç üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum anabilim dalında öğretim üyesi olarak akademik hayatıma devam etmekteyim.

W- Hekimlik tercihiniz ve sonucunda uzmanlık alanı tercihinizin şekillenme hikâyesini paylaşır mısınız?

U.U.- Doktorluk genellikle çocukluk çağlarında idealize edilmiş bir meslek ancak yıllar geçtikçe özellikle de teknolojik kavramlar gelişince gençleri yavaş yavaş daha farklı meslek gruplarını tercih etmeye yönleniyorlar. Ayrıca hekimliğin uzun eğitim dönemi gerektirmesi ve ülkemize has tekrarlayan mecburi hizmetlerinin olması cazibe meslek olmaktan çıkartıyor. Benim açımdan hekim olmak hep idealimde olan bir meslekti. Belki de ailede olan hastalıklardan dolayı sıkı sık hastanelere gitmek ve orada doktorları görmek heves etmeme neden olmuştur.

Fakültede öğrenciyken ilk kez doğumu gördüğümde çok etkilenmiştim. Birden bire yeni bir canlının dünyaya gelmesi mucize gibi hissetmiştim. İhtisas olarak da kadın hastalıkları ve doğum bölümünü seçmemde çok etkili olmuştur. Sanırım bu muhteşem anı yaşamak isteyen ancak olmayan kadınlara yardımcı olma isteğim beni üreme endokrinolojisine yöneltti.

W- Kaç ailenin hayatına dokundunuz, başarılı tedavi uygulamalarınız sonucunda dünyaya gelen bebekleriniz sayısını almamızın sakıncası var mıdır?

U.U.- Bunun sayısını vermem zor. Neredeyse 26 yıldır çocuk sahibi olamayan çiftleri tedavi etmekteyim. Herhalde ufak bir kasaba nüfusu kadar olmuştur diye tahmin ediyorum.

W- Aileler ile ilk görüşmeniz nasıl geçmekte; yardım talebini nasıl karşılıyorsunuz, süreci nasıl yönetmektesiniz?

U.U.- Çocuk sahibi olamamak toplumumuzda çok önemli bir konu. Hayatı tehdit eden bir hastalık olmamasına rağmen psikolojik ve sosyolojik yönden çiftler üzerinde bazen neredeyse sanki kanser tedavisi oluyorlarmış gibi hissettirmekte. Burada en önemli konu sınırları koyabilmek ve olasılıkları çiftlerin anlayabileceği şeklinde anlatabilmek. Gereksiz umut ve vaatlerde bulunmak hastalar üzerinde uzun dönemde yüksek bir oranda ekonomik ve psikolojik kayba neden olmaktadır. Hassasiyetin maksimum olduğu bir durum olduğu için çok dengeli devam etmekte fayda vardır

W- Tedavi ve sonuç alma süresi en az ne kadar olmaktadır?

U.U.- Önemli olan hastanın çocuk sahibi olamamasının net nedenini bulmak ve teşhise göre tedavi yapmak. Başka bir değişle her çocuk sahibi olamayan çifte hadi gelin tüp bebek yapalım demiyoruz. İnfertilite tedavilerinde en önemli konu sabırdır. Çiftler için belki de en önemli kırılma noktası bekleme süresi ve hemen sonuç alma isteğidir. İnsan üreme sistemi çok karmaşık ve hala çözülememiş birçok noktası vardır. Keşke %100 sonuç veren tedavilerimiz olsa. Başınız ağrıdığı zaman içeceğiniz ağrı kesici şikayetiniz anında çözmekte ve başarılı olmakta ancak bizim tedavi yöntemlerimizde maalesef böyle bir sonuç yok ancak hastalar tarafından beklenti var.

W- Vakalar genellikle primer midir? Sekonder vaka sayılarınız ile İstanbul hatta yurtdışından gelen hasta oranlarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?

U.U.- Genellikle primer çiftler başvurmakta. Sekonder vaka sayları da zamanla artmakta. Bunun en önemli nedeni toplumlarda evlenme boşanma ve tekrar evlenme süreçleri yıllara göre artış gösterdiği için ve infertilite sorunu halen çiftlerden birinde devam ettiği için sekonder infertilite yani kısırlık vakalarını daha sık görür olduk. Ayrıca kendi açımdan bakacak olursam meslekte yıllarınız ilerledikçe daha önce tüp bebek yapıp yavruları olan hastalarım kardeş için de tekrar tedaviye başvurmakta.

W- Biraz farlı bakış olarak, infertilite hala kadınlara atfedilen bir konu mudur? Kültürümüzde durumun gelişimi meslek hayatınızda nasıl şekillendi?

U.U.-Maalesef toplumumuzda halen infertilite kadınlardan ilk önce kaynaklanmakta diye bir ön yargı var. Bana başvuran çiftlerin neredeyse %90’nında ilk önce kadın muayene olmuş, testler hatta tedaviler yaptırmış olmaktadır. Gerçekte ise infertilite kadın faktörünün oranı neyse o kadar erkek faktörü kaynaklı olmaktadır

W- Ekip yapınızdan bahseder misiniz ve infertilite tedavisi multi-disipliner bir yaklaşım göstermekte midir?

U.U.-İnfertilite tedavisi kesinlikle multidisipliner bir yapı gerektirmektedir. Sadece kadın doğum uzmanı değil, ürolog, genetik uzmanı hastanın tedavi basamaklarında rol oynamaktadır. Tabii son olarak işin mutfağında embriyolog devreye girmektedir. Tüm bu mekanizmalar çalışırken hastanın yönlendirilmesi, ilaç düzeninin takip edilmesi gibi esasında gözle görülmeyen ancak işin bel kemiği olan hemşire ve asistanları da belirtmem gerekir

W- İnfertilite tedavisinin tüm basamakları ülkemizde çözülmekte midir?

U.U.-Gururla söyleyebilirim ki infertilite tedavilerinde ülkemizde modern teknolojinin gerektirdiği tüm basamaklar çözülmekte hatta bilimsel literatüre de ciddi katkılar sağlanmaktadır

W- İnfertilite tedavisinde ülkemizin başarı durumu nedir?

U.U.-Başarı oranlarımız bilimsel verilere göre dünya ortalamasını üstünde belki de Avrupa geneli için konuşacak olursak en iyisi diyebiliriz

W- İnfertilite tedavisi alanı suiistimale açık mıdır?

U.U.- Konuşmamın başında söylediğim gibi %100 başarısı olmayan bir tedavi olduğu için ayrıca ekonomik olarak külfeti de olduğundan suiistimale çok açıktır. Bazen bu yanlış ve etik olmayan uygulamalar meslektaşlarımız tarafından üzülerek söylüyorum yapılmakla birlikte dini suiistimal edenler ve son zamanlarda şifacı dediğimiz kişiler tarafından yapılmakta. Burada en önemli konu şu; kadınlarda yaş faktörü çok kritik aynen kanser hastasında geç kalınırsa doğan problemler gibi saçma sapan bilimsel olmayan ve henüz kanıtlanmamış yöntemlerin uygulanmasıyla geçen zaman kaybı maalesef çiftleri bir süre sonra çıkmaz sokağa sokmaktadır. Ayrıca bu uygulanan sözde tedavi yöntemleri ekonomik olarak da yıkım yaratmaktadır

W- Bu konularda ailelere tavsiyeleriniz nelerdir?

U.U.-Bundan yaklaşık 10 yıl kadar önce bu konuya bilimsel ve tecrübe olarak eğilen biz hekimler açısından problem yoktu ancak ne zaman ki sosyal medya popüler bir mecra oldu, infertiliteye neredeyse %100 başarı veren mucizeler yaratan kişiler gündeme geldi.

Gereksiz umut vaad edenler, yıllar önce denenmiş ancak faydası saptanmamış yöntemleri sanki yeni çıkmış ve kesin sonuç veriyor gibi anlatan paylaşımlar ister istemez herkesin ilgisini çekmekte. Bakınız tüp bebek tedavisi yapıldıktan sonra kendiliğinden gebe kalan bir çok hasta var. Başka bir değişle düşük olasılıkla birlikte uzun yıllar çocuk sahibi olamayan çiftler kendiliğinden gebe kalabilmektedirler. Eğer siz 100 tane çifte 6 ay boyunca soğan suyu içiniz derseniz, bunlardan en azından 3 veya 4 tanesi gebe kalır. Ancak bu gebelikler soğan suyundan değil, istatistiksel olan doğal bir süreçten dolayıdır. Eğer siz de bu gebe kalan çiftlerin sosyal medyadan reklamını yaparsanız soğan suyunun işe yaradığını göstermiş olursunuz. İşte bu yüzden tıbbi tedaviler kanıta dayalı olarak yapılır ve uygulanır. Rastgele gerçekleşmiş düşük olasılıklar için değil

W- Özetle infertilite nedenlerini öğrenebilir miyiz?

devam edecek…..