Ana Sayfa Eczacılık Eczacı Halkın En Yakın Sağlık Danışmanıdır

Eczacı Halkın En Yakın Sağlık Danışmanıdır

 

Ecz. Arman ÜNEY
Türk Eczacıları Birliği Genel Sekreteri

                            Eczaneler Değişiyor, Toplum Sağlığı Gelişiyor

 

W- Geçtiğimiz hafta SGK ile TEB arasında imzalanan İlaç Alım Protokolü neler içeriyor? Beklenti ve talepleriniz nelerdi? Ne gibi kazanımlar sağladınız?

A.Ü.- 31 Mart 2016’da imzaladığımız Protokol’ün yürürlüğe dair 9. maddesi mali konularda bir önceki yılın enflasyon oranına göre güncellenme yapılmasını öngörüyordu. Bu doğrultuda bizim protokol revizyonundaki en önemli taleplerimizden birini reçete başına hizmet bedeli ve ıskonto baremleri gibi hususlarda ekonomik iyileştirme yapılması oluşturuyordu.

İkinci önemli talebimiz ise; ayaktan tedavide kullanılan tıbbi malzemelerin eczanelerden temini noktasında eczacı lehine olumlu şartlar taşıyan bir sözleşme imzalamaktı.

Üçüncü talebimiz ise, daha önce Protokol’ün 7.18 maddesi ile Suriyeli mülteciler meselesi olarak adlandırdığımız geçici koruma altındaki yabancılara ilaç temini hizmetinin bu Protokol’e eklenmesi konusuydu.

Bütün bunların gerçekleşmesi Protokol Komisyonumuz ile birlikte Kurum çok sayıda toplantı yaptı ve görüşme gerçekleştirdi. Sayın Çalışma Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile görüşüldü. Ancak anayasa referandumu süreci dolayısıyla Protokol’ün imzalanması sarktı. Ve nihayet 14 Mayıs öncesi çok güzel bir gelişme olarak 3 Mayıs’ta Protokol Revizyonunu imzalamayı başardık. Meslektaşlarımıza hayırlı, uğurlu olsun. Protokol görüşmeleri sırasındaki olumlu yaklaşımı, destekleyici tavrı ve revizyonun sorunsuz bir şekilde yapılmasındaki katkılarından ötürü başta Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Dr. Mehmet Müezzinoğlu’na teşekkürlerimizi bir kez daha sunmak isteriz. Yine sözleşmenin imzalanmasında katkılarından dolayı Kurum Başkanı Sayın Dr. Mehmet Selim Bağlı’ya, Kurum Başkan Yardımcısı Dr. Orhan Koç’a, Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürü Sayın Dr. Gazi Alataş’a ve diğer kurum yetkililerine teşekkür ederiz.

Bu Protokol revizyonu ile:
• SGK İlaç Alım Protokolü’ne ek olarak Eczanelerden Tıbbi Malzemelerin Temini Sözleşmesi düzenlendi.
Eczacılar tarafından karşılanabilecek medikal malzeme listesinde 186 kalem ürün belirlendi. Böylelikle 6 kat bir artışla 36 kalemden 186 kaleme çıkmış olduk. Böylece vatandaşların tıbbi malzemeye erişimi kolaylaştığı gibi medikal ürünlerin hem fiyat hem kalite açısından kontrolü de sağlanmış olacak. Eczanelerden temin edilebilecek medikal ürünler arasında, varis çorabı, konuşma cihazı, nebülizatör, baston, idrar torbası, beslenme tüpü, kan şekeri ölçüm çubuğu, kan şekeri ölçüm cihazı, işitme cihazı pili, elastik dirseklik, elastik dizlik, ayak bilekliği, ortopedik bot, patellar tendon bandı, kalça abdüksiyon ortezleri, başparmak bandı, standart manuel tekerlekli sandalye gibi ürünler bulunuyor.

• Reçete hizmet bedellerinde enflasyon oranında iyileştirme sağlandı ve bu iyileştirmelerin 01 Nisan 2017 tarihinden itibaren geçerli sayılacağına dair düzenleme yapıldı.
Böylece:
– 200 bin TL’ye kadar satış hâsılatı olan eczacıya 3 Lira 27 Kuruş
– 20 bin- 400 bin TL arası satış hâsılatı olan eczacıya 2 Lira 73 Kuruş
– 401 bin-700 bin TL arası satış hâsılatı olan eczacıya 1 Lira 63 Kuruş
– 700 bin – 900 bin TL arası satış hâsılatı olan eczacıya 81 Kuruş
– 900 bin – 1 milyon 200 bin TL arası satış hâsılatı olan eczacıya 54 Kuruş
– 1 milyon 200 bin – 1,5 milyon TL arası satış hâsılatı olan eczacıya 42 Kuruş
– 1,5 milyon TL üstü satış hâsılatı olan eczacıya 32 kuruş reçete hizmet bedeli ödenmesi sağlandı.

• Stok düzenleme hakkından faydalanan eczacıların buna dair kestikleri fatura tutarının, Kuruma yapacakları ıskonto oranına esas teşkil eden 2016 Yılı hasılat bedelini etkilememesi için EK-5’te yapılan düzenleme ile, bu fatura tutarının hasılat tutarından düşürülmesi sağlandı.

Biliyorsunuz Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi’nin stok düzenleme hakkından yararlanan eczacıların kestiği fatura tutarı üzerinden hesaplama nedeniyle ciro oranları yüksek gözüküyordu. Bu da meslektaşlarımızın kuruma yapacağı ıskonto oranına etki
ediyordu. İşte Revizyon ile bu ortaya çıkan bu gerçek olmayan farkın meslektaşlarımız açısından doğurduğu sıkıntıyı gidermiş olduk.

• Sözleşme feshi, uyarı ve cezai şartlara yapılacak itirazların değerlendirilmesine ilişkin usul ve esasları düzenleyen EK-7 protokole eklenerek, illerde ve Ankara’da ‘Uyarı ve Cezai Şart İtiraz Değerlendirme Komisyonları’ kurulması sağlandı.
Bu komisyonlarda 5’er kişi yer alacak. İllerde kurulan komisyonlarda 3 kişi SGK’dan, 2 kişi odalardan gelecek kişilerden oluşacak. Ankara’da kurulan üst komisyonda ise SGK’dan 3, Merkez Heyeti’nden 2 kişi bulunacak. Böylelikle bu komisyonlar vasıtasıyla meslektaşlarımıza verilen cezaların geri döndürülmesi sağlanacak. Eczacı kendisine verilen haksız olduğunu düşündüğü cezalarda kendisini sahipsiz sanma duygusundan bütünüyle kurtulmuş olacak.

• Suriye’deki savaş nedeniyle ülkemize sığınan mültecilerin sayısında günden güne yaşanan büyük boyutlardaki artış nedeniyle yıllardır AFAD ile bir protokol imzalamaya çalışıyorduk. Protokol revizyonu ile bunu da gerçekleştirmiş olduk. Protokol revizyonu ile mülteci reçetelerinin karşılanmasını hususunun Kurum, AFAD ve birliğimiz arasında yürütülmesini hükme bağladık. Malumunuz ödemelerde gecikmeler yaşanıyordu. Bir örnek uygulama olmaması büyük sıkıntılara yol açıyordu. AFAD ve SGK sorumluluğu birbirlerinin üzerine atmaya çalışıyordu. Revizyon ile bu belirsizlik giderildi. Ödeme şekillerinin ve süreçlerinin kurala bağlanması ve muhataplık noktasında AFAD ve SGK ile çerçevesi belirlenmiş bir mutabakata varıldı.

W- Bir süredir reçetesiz ilaçların sayısında bir artış olacağı söyleniyor. Türk Eczacıları Birliği’nin bu konudaki yaklaşımı nedir?

A.Ü.- Türk Eczacıları Birliği olarak reçetesiz ilaçlar konusunda bizim temel yaklaşımımız şu: Hasta odaklı eczacılık anlayışı çerçevesinde toplum sağlığının, hasta güvenliğinin, ilaca erişim hakkının ve nitelikli ilaç hizmeti sunumunun korunması ve geliştirilmesi birincil önceliğimiz.  Bu doğrultuda sağlık okuryazarlığı düşük ve ekonomik kaynakları kısıtlı olan toplumumuz reçetesiz ilaçlara henüz hiçbir şekilde hazır olmadığını düşünüyoruz. Üstelik Dünya’daki gelişmelere baktığımızda reçetesiz ilaç sıklıkla ilaçta reklam ile birlikte gündeme gelen bir olgu. Bugün için Sağlık Bakanlığı ilaçta reklama izin vermeyeceğini söylüyor. Ancak yine de bu konudaki endişelerimiz devam ediyor. Reçetesiz ilaç kategorisindeki ilaçların sayısının 87’lerden 1000’lere çıkarılması bizleri bu süreç yarın bir gün reklama da kapı aralar mı diye bir tedirginliğe sevk ediyor.
Bakınız ülkemizde okuryazarlık oranı zorunlu eğitime rağmen ilkokul 3,5, sağlık okuryazarlığı oranı ilkokul 2 seviyesindedir. Sağlık okuryazarlığı ilkokul 2 olan bir ülkede reçetesiz ve ilaçta reklamın ciddi toplum sağlığı sorunları yaratacağı açıktır.
Yapılan bilimsel araştırmalar kendi kendine tedavi çerçevesinde reçetesiz olarak kullanılan ilaçların doğurduğu sağlık risklerini çok açık biçimde ortaya koymaktadır. Bir araştırmaya göre hastaların %75,5’i doktora veya bir sağlık personeline danışmadan kendi kendine ilaç kullanıyor. %13’ü kendi kendine kullandığı bu ilaçları yanlış kullanıyor.  Hastaların %11’e yakını aynı hastalık için başkalarının kullandığı ilaçları kullanıyor ve % 24,5’i kendisine iyi gelen bir ilacı başkasına önerebiliyor.

Reçetesiz ilaç kategorisinin genişletilmesi; kendi kendine ilaç tedavisine başvuran kimsenin hastalık belirtilerinin altında yatan ciddi durumu fark edememesi, ilaç prospektüslerini okuyamaması veya anlayamaması, yanlış ilaç kullanımı, doz aşımı, ilaç-ilaç etkileşimi, ilaç-besin etkileşimi, ilaç ve beraber alkol alması halinde oluşabilecek sorunlar gibi pek çok riske gebedir.

Reçetesiz ilaç ve ilaçta reklam olgusu, ilaç kullanımının artmasına bağlı olarak ilaçlardan kaynaklı sorunları ve tedavi gerekliliğini, dolayısıyla hem kişilerin hem kamunun sağlık maliyetlerini artıracaktır. Zaman zaman medyada karşılaştığımız yanlış- bilinçsiz ilaç kullanımı, zayıflama hapları, tamamen bitkisel denilen ürünlerin kullanımı sonucunda yaşanan ölümlerle daha sık karşılaşmak istemiyorsak reçetesiz ilaç, ilaçta reklam ve internetten ilaç satışına yönelik girişimlere izin verilmemelidir. İlaç hekim reçetesiyle eczacı kontrolü ve danışmanlığında hastaya sunulmalıdır.

W. Bugüne kadar TEB’in yürüttüğü yurtdışından ilaç temini hizmetinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından üstlenilerek PTT aracılığı ile yürütülmesine dair değerlendirmeniz nedir?

A.Ü.-Türk Eczacıları Birliği Yurt Dışından İlaç Temini Birimi; ilk olarak Sağlık Bakanlığı ile Türk Eczacıları Birliği arasında 1996 yılı sonlarında “Kişisel Tedavi İçin İlaç Bölümü” adıyla faaliyete başlamıştır. Bu çerçevede reçetelerin gelmeye başlaması ile Haziran 1997’den itibaren uygulamaya geçilmiştir.

2006 tarihinde Sağlık Bakanlığı ile yeniden imzalanan protokol çerçevesinde ülkemizde ruhsatlı olmayan ya da ruhsatlı olduğu halde çeşitli nedenlerle ithalatı ve üretimi yapılamayan ve Sağlık Bakanlığı’nca ithalatına izin verilen ilaçların yurtdışından temin edilerek iyi dağıtım kurallarına uygun olarak hastaya teslim edilmesi görevi Birliğimiz tarafından üstlenilmiştir. Bu doğrultuda TEB İktisadi İşletmesi olarak “Yurtdışından İlaç Temin Birimi”  kurulmuştur. O tarihten sonra başta Sosyal Güvenlik Kurumu olmak üzere çeşitli kurumlarla hastaların ilaçlarını ücretsiz alabilmeleri için sözleşmeler yapılış ve sözleşme sürelerinin bitmesini takiben sözleşmeler yenilenmiştir.

Bu bağlamda Türk Eczacıları Birliği olarak 20 yıldır yurtdışından ilaç temin hizmetini aksatmadan ve en iyi şekilde yürütme çabası içerisindeyiz. Biz bu hizmeti kâr elde etmek için değil, kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olmanın bilinciyle toplumsal sorumluluk anlayışı temelinde, tamamen hasta ve kamu yararını önceleyerek yerine getirmeye çalışıyoruz. Getirmeye çalıştığımız ilaçların hacim olarak % 60’ı yetim ilaçlar.

Şimdi Sosyal Güvenlik Kurumu sağlıkta tasarruf gerekçesiyle yurtdışından ilaç temin hizmetini Birliğimizin üzerinden alıp PTT aracılığıyla vermek istiyor. Kuşkusuz sosyal refah devleti ilkesinin bir gereği olarak bu hizmet bizzat Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yerine getirilmelidir. Ancak yirmi yıldır sürdürülen, birikimli ve tecrübeli personele sahip oturmuş bir sistemi bozmak, bunun yerine nasıl işleyeceği belli olmayan bürokratik bir sistem kurmak anlaşılabilir bir tutum değildir. Sürdürülebilirliği tartışmalı bu sistemin yurttaşların ilaca erişimi ve ilaçların bulunabilirliği noktasında büyük problemlere yol açacağı açıktır. Özel saklama koşulu gerektiren, bir gün gecikme bile yaşansa bozulabilen, taşınırken kırılmaması için özel kutuları konulan soğuk zincir ilaçların PTT vasıtasıyla hastalara ulaştırılmasının hasta mağduriyeti ve kamu maliyesine getireceği külfetler bakımından yeniden değerlendirilmesi gerekmelidir.

Birliğimizin bu hizmeti vermesi konusunda bir rahatsızlık varsa, bu işi bizzat kamu yapmalıdır. Ancak sistemin sürdürülemediği, SGK’nın hizmet yürütümünü yapamadığı noktada özel şirketlerin devreye girecek, bu alan rekabete açık bir alan haline getirilecek, bu ilaçların ecza depoları tarafından hastaya perakende olarak satılmasının yolu açılacaktır. Böylesi bir sonucun kamu hizmeti ve kamusal yarar mantığıyla çeliştiği açıktır.

Bulunmayan ilaçların getirilme yetkisini kamusal hizmet gören bir kurumdan alıp önce başka bir kuruma vermek, uzun vadede ise özel kesime bırakmak sağlıkta rasyonel tasarruf adına savunulabilecek bir yöntem değildir. Piyasada bulunamayan ilaçların Türkiye’de ruhsatlandırılması sürecinin hızlandırılması ve geri ödeme kapsamına alınarak tüm eczanelerden temininin mümkün kılınması, yerli ilaç üretiminde atılım yapılması ve yetim ilaçların Türkiye’de üretilmeye başlanması en doğru stratejidir.

W. 14 Mayıs Eczacılık Haftasının bu yıl ki ana temalarından biri “Astım/Koah Alanında Eczacı Danışmanlığı”. Bu temayı belirlerken temel amacınız neydi?

A.Ü.- Biz eczacının halkın en yakın sağlık danışmanı, hasta takibi ve hasta güvenliği sorumlusu olarak Astım ve KOAH hastalıklarının önlenmesinde ve tedavisinde vazgeçilmez role sahip bir sağlık uzmanı olduğunu anlatmak istiyoruz. Bakınız Avrupa’da Astım/KOAH gibi kronik hastalıkların takibinde eczanelerce sunulan hizmetler çok önemli bir yer tutuyor.

2014 yılı sonunda eczacılarımızın mesleki niteliklerini geliştirmek, hasta odaklı eczacılık hizmet modelini yaygınlaştırmak ve böylece hastalara verilen hizmetin kalitesini artırarak, yaşam kalitelerini yükseltmek hedefleri çerçevesinde Kasım Smart Eczane Programı’nı başlattık. Bu programın ilk modülü Astım ve Koah üzerineydi.
Smart Eczane Programı’nın pilot uygulaması Nisan-Ekim 2015 tarihleri arasında 8 ilde (Antalya, Batman, Edirne, Eskişehir, Hatay, Konya, Manisa, Samsun) yürütüldü. Pilot uygulama sonucunda şu sonuçlara ulaştık:
• Eczaneye başvuran Astım/Koah hastalarının Astım Kontrol Test Puanı’nda  % 76 iyileşme görülmüş,
• Havanın hava yollarından akciğerlerimize ne kadar iyi ulaştığının göstergesi olan PİK Akış Değerleri % 40 iyileşmiş,
• Salbumatol kullanımında % 30 azalma olmuştur.
Bu sonuçlar Astım/Koah alanında eczacı danışmanlığının nasıl olumlu çıktılar verdiğini gözler önüne seriyor. Pilot uygulamayı 2016 yılı Ağustos-Aralık aylarında gerçekleştirilen yoğun eğitim toplantıları ile Türkiye geneline yaygınlaştırılmıştır. Geldiğimiz noktada ülke genelinde 3654 eczacımız Smart Eczane Programı eğitimlerini tamamlamış ve aktif olarak programa katkılarını sürdürüyor. 3062 hasta Astım/Koah konusunda danışmanlık hizmeti için eczanelerimize geldi. Şu anda eczacılarımız Türkiye’nin her yerinden açmış olduğumuz Smart Portalı’na Astım/KOAH hastalarıyla ilgili gösterdikleri gelişmeyi kaydediyorlar.
Bu sonuçlar bizi bu yıl 14 Mayıs teması olarak Astım/Koah Alanında Eczane Danışmanlığı konusunu seçmeye yöneltti. Demek ki eczacıların sağlık sistemi içerisinde etkin konumlandırılırsa toplum sağlığının korunması, ilaç tedavi sonuçlarının iyileştirilmesi ve ülke ekonomisi bakımından büyük katkılar sağlayacak bir meslek mensubu. Bunu bir kez daha serilmemek istedik.

W- 14 Mayıs Eczacılık Günü vesilesiyle meslektaşlarınıza iletmek istediğiniz özel bir mesajınız var mı?

A.Ü- İnsan, toplum ve doğa yararına nitelikli sağlık, ilaç ve eczacılık için eczanede, hastanede, kamuda, ilaç sektöründe ve üniversitelerde çalışan, üreten, değer yaratan 34 bin meslektaşımızın 14 Mayıs Eczacılık Günü’nü en içten dileklerimle kutluyorum. Ayrıca bu yılı 14 Mayıs’ın ana temalarından biri de Eczacı Kooperatiflerinin güçlendirilmesi. Meslektaşlarımızı kooperatif aidiyet yılı olarak ilan etiğimiz 2017’de kendi öz ekonomik örgütlenmemiz olan Eczacı Kooperatiflerini desteklemeye, onlara üye olmaya ve güç katmaya, ekonomik varlığımız ve geleceğimiz açısından kooperatiflerimizin koruyucu çatısı altında birleşmeye davet ediyorum.

W- Değerli görüşleriniz paylaştığınız için teşekkürler, başarılarınızın daim olmasını dileriz.