Ana Sayfa Görüşler “Ancora impa­ro”

“Ancora impa­ro”

Koçak Farma Genel Müdür Yardımcısı Dr. Levent Sönmez

W- Koçak Farma Genel Müdür Yardımcısı Dr. Levent Sönmez ile başarılı kariyeri ve sektör özelinde sohbete devam ediyoruz;
Meslektaşlarınıza sektör kariyeri için tavsiyeleriniz olur mu?

L.S.- İlaç sektöründe Tıp kökenli biri olarak çalışmanın önemli bir kolaylık ve avantaj sağladığını düşünüyorum.

 

Hekimlik hasta ile ile baş başa kaldığınızda inisiyatifin sizde olduğu hayati öneme sahip bir meslek. Hekimlik bence bir sanat. Hekim olduktan sonra farklı alanlarda çalışsanız da en azından yakınlarınız, dostlarınız size hekimliğinizi hatırlatır. Hekimlik her zaman yapabileceğiniz bir meslek.

İlaç sektöründe görev alacak hekimler için en çok tercih edilen alan Medikal Müdürlük. Ancak kişinin yetkinlikleri ve kariyer hedefi kapsamında uygun niteliklere sahip arkadaşlarımızı pazarlama alanına da yönlendiriyorum.

Eğer kişinin sadece okumak, araştırmak ve bunları sunmak, bilgilerin yaygınlaşmasını sağlamak değil, aynı zamanda yüksek iletişim becerisi, yaratıcılık, yönetsel yetkinleri ve liderlik özellikleri baskın ise pazarlamada başarılı olup, kariyerinde ilaç sektöründe farklı kademelere yükselebilir diye düşünüyorum.

W- Hekimlikte kariyer düşünmüş olsaydınız hangi uzmanlığı tercih ederdiniz?

L.S.- Hekimlikte kariyerime devam etseydim Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı olmayı seçerdim. Bu branşın insanlık için farklı bir anlamı olduğunu düşünüyorum. Evrenin yaradılışından beri insan neslinin devamlılığı için en önemli varlık kadınların ve doğacak çocukların sağlıklı olması için mücadele ediyorsunuz, katkı sağlıyorsunuz .Çok önemli bir çaba.

Ayrıca hem dahili hem de cerrahi yönü olması nedeniyle hekimlik mesleği olarak son derece tatminkar bir alan.

Son yıllarda hak ettiği ilgiden uzaklaştı ve çok yıpratılan bir branş oldu. Asistanlık ve ilk uzmanlık yılları ağır çalışma koşulları, nöbet sıklığı ve malpraktis korkusu, ne yazık ki  Z kuşağını bu branştan uzaklaştırdı.

W-Unutamadığınız bir anınızı paylaşır mısınız?

L.S.- Uzun çalışma hayatınızda yüzlerce, binlerce birbirinden farklı durumla karşılaşıyorsunuz. Bir kısmı acı,bir kısmı tatlı olarak anılarınıza giriyor. Doğrusunu isterseniz belli bir süreden sonra insana ait hiçbir şey artık şaşırtıcı gelmiyor.

Bu nedenle çalışma hayatımın başından,mecburi hizmetin başlangıcından bir anımı sizle paylaşayım.

Bizim dönemimizde mecburi hizmet yapılmadan diploma alınması ve uzmanlık sınavına girilmesi mümkün değildi.

Kura çekimi ve ardından uzun bir yolculukla mecburi hizmet yerine ulaşmıştım. Mecburi hizmet yeri bir dağın tepesinde küçük bir kasabaydı. Büyük bir heves ve heyecanla kolilerce kitap ve gitarımı yanıma almıştım. Karlı yolları aşarak Sağlık Ocağının bulunduğu yere akşam saatlerine doğru ulaşabildik .Taksiden eşyalarımı ve gitarımı indirmeye başladım. Birden uzaklardan gelen bir sesle irkildim. “anne koş çalgıcı geldi” Sonradan anladım ki görev yapacağım Sağlık Ocağında çalışan ebe hanımının kızı. Hala hatırladıkça gülerim.

W-Yoğun iş temponuzda özel hayatınıza nasıl zaman yaratmaktasınız, özel ilgi alanlarınız ve hobilerinizden bahseder misiniz?

L.S.- Günde 12 saate yakın çalışan biri olarak özel hayatın en az iş hayatı kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle aileme ve arkadaşlarıma vakit ayırmayı önemsiyorum.

En keyif aldığımız aktivitemiz eşimle ve katılabildiği zamanlar oğlumla ya da arkadaşlarımızla yeni yerler, kültürler görmek, güzellikler keşfetmek ve yeni anılar biriktirmek.

İlgi alanlarım içinde tarih, farklı kültürler ve müzik var. Son yıllarda akamete uğrasa da kayak yapmak, uzun yürüyüşler ve yüzmek fırsat buldukça yapmayı tercih ettiğim aktiviteler.

Dünya tarihine ilgi duyuyorum. Her bir keşifle tarihin sıfır noktasının geriye doğru gitmesi heyecan verici. Göbeklitepe ile 12 bin yıl öncesine gittik. Belki Gunung Padang ile 20 bin yıl öncesine gideceğiz. Her yeni keşfedilen kadim uygarlıkla tarih tekrar yazılıyor. Yeni gizemler ortaya çıkıyor.

Beşiktaş taraftarıyım ve TV’de de olsa  maçlarını kaçırmamaya çalışırım.

Kendime vakit ayırdığım zamanları tanımlamak  için Michelangelo’nun 87 yaşında söylediği çok değerli bir hayat mottosu var; “Ancora impa­ro” yani “Hala öğreniyorum”.

İyi bir kitap okuyucusu olarak kendimi görüyorum. Ortaokuldan beri gelen klasik ve çağdaş yazarların romanlarını okumak ilaç sektörüne başladıktan sonra işletme, pazarlama ve yönetim kitaplarını okumaya dönüştü halen de devam etmekte. Ayrıca iki farklı üniversitede hafta sonları vakit buldukça devam ettiğim Kültürel Miras ve Adalet programları var.

W-2023 yılına bakışınızı alabilir miyiz; dünyada ve ülkemizdeki gelişmeler ve Koçak Farma’nın beklentileri nelerdir?

L.S.- Hiç kuşkusuz şu anda sektörün ayakta kalabilmesi, sürdürülebilir, kesintisiz ilaç tedariki için firmaların ciddi bir kaynak ihtiyacı bulunmaktadır.

Bunun için öncelikle beşeri tıbbi ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılan Fiyat Kararnamesinin güncellenmesi büyük bir önem taşımaktadır.

Diğer taraftan gerek biyoteknolojik ilaçlar gerekse katma değer sağlayacak diğer ilaçların Türkiye’de üretilerek, kamu maliyesine tasarruf sağlanması, ithalatın azaltılarak ihracatın artırılması büyük bir önem taşımaktadır.

Bu amaçla otoriteden sektör olarak; ruhsatlandırma, fiyatlandırma, yerelleşme ve geri ödeme süreçleri başta olmak üzere önemli beklentiler içerisindeyiz.

W-Vizyon hedeflerinizi paylaşır mısınız?

L.S.- Koçak Farma sevdası Türkiye, amacı sağlığa hizmet olan bir firma.

Kuruluşundan bugüne sürdürülebilir büyüme ve rekabet için büyük ölçekli stratejik yatırımlar gerçekleştirmiş ve halen de bu kapsamda yatırımlarına devam etmekte.

Koçak Farma, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı onaylı AR-GE tesisleri ve Türkiye’nin en büyük ilaç, biyoteknolojik ilaç, serum üretim tesisleri ile ilaç sanayinde inovatif, dışa bağımlılığı azaltacak, kamu maliyesine önemli katkı sağlayacak ve tedaviye erişimi kolaylaştıracak ürünlerle öncülük yapıyor ve yapmaya da devam edecektir.

W-Değerli görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür eder, başarılarınızın daim olmasını dileriz.

Önceki paylaşımlar;

“Kaynaklarımız Sınırlı, Vaktimiz Az”

“İlkleri Yaşattık”