Ana Sayfa Manşet 14 Mart Tıp Bayramı’nın 101. Yılı

14 Mart Tıp Bayramı’nın 101. Yılı

“Doktorluk sadece meslek değil, kutsal bir görev”

Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selim Nalbant, 14 Mart Tıp Bayramı’nın 101. yılında tanı-tedavi süreçleri, hasta-doktor işbirliği ve sağlık sistemiyle ilgili önemli mesajlar verdi.

Tıp eğitiminin uzun ve meşakkatli; doktorluğun ise zor ve yorucu bir meslek olduğunu belirten Prof. Dr. Nalbant, “Ancak koronavirüs mücadelesinde dahi görüyoruz ki, sahada hastalık taramalarını yapan, hastanelerde canla başla çalışan isimsiz kahramanlar; yine sağlıkçılar. Mesleğimiz kutsal bir sorumluluk” dedi.

Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selim Nalbant, Türkiye’ye özel bir bayram olan 14 Mart’ın Osmanlı’da tıp eğitiminin başlama günü olduğunu ancak ilk kez 1919’da İstanbul işgal altındayken bir grup tıp öğrencisi tarafından kutlandığını söyledi. Prof. Nalbant, “Mandaya karşı çıktığını işgal altındaki Anadolu’ya duyurmak, ilan etmek isteyen Tıbbiyeli Hikmet Boran ve sınıf arkadaşları, okulun açılma tarihini bahane ederek Tıbbiye binasının çatısına çıkıyor ve işgal kuvvetlerine karşı Türk bayrağını 14 Mart sabahı dalgalandırıyor. Böylece tıp bayramı, tıp mesleği mensuplarının yurt savunma hareketi olarak tarihe geçiyor” diye konuştu.

Türkiye’de tıp eğitiminin çok uzun yıllardır sağlam temellerde yükseldiğini anlatan Prof. Nalbant, ileri seviyede tıp eğitimi veren üniversitelerden mezun olan hekimlerin hizmetteki başarısına dikkat çekti. Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü koronavirüs taramaları kapsamında görev yapan sağlık çalışanlarının son haftalarda sürdürdüğü kritik mesainin de tarihi bir örnek olduğunu dile getiren Prof. Nalbant, sahada görev yapan kahraman sağlık çalışanlarının özverisinin toplum sağlığı açısından önemini vurguladı.

Geçen yüzyıla kadar usta-çırak ilişkisine dayanan geleneksel tıp eğitiminin yerini klasik disipliner modele bıraktığını anlatan Prof. Nalbant, son dönemde ise multi-disipliner modelin benimsendiğini, tedavide yakalanan başarıların mühendislik, genetik, biyokimya dallarıyla yapılan işbirlikleri sayesinde mümkün olabildiğine dikkat çekti. Bu nedenle tıp fakültelerinin çatısı altında mühendislik alanlarıyla yakın çalışma yapılmasına vurgu yapan Prof. Nalbant, “Tıpta sıçrama yapacağımız nokta bu olacaktır. Tıp teknolojisi alanındaki gelişmeler yakın geleceği şekillendirecek. Çokludisiplin anlayışıyla birbirine eklemlenen bilim dalları tedavi yöntemlerini ve hızını değiştirecek. Müthiş mühendislerimiz, araştırmacı tıpçılarımız var” dedi.

ŞİDDET TEHDİDİ ALTINDA TEDAVİ

Hekimliğin insanı sevmeden yapılamayacağını söyleyen Prof. Nalbant, uzun çalışma saatleri ve ağır nöbetler nedeniyle doktorların kendilerine ve ailelerine dahi yeterince zaman ayıramadıklarını belirtti. Üstelik şiddet olayları tehdidi altında görev yapmaya çalışan doktorlardan en üst düzey verim beklendiğini de ifade eden Prof. Nalbant, genç hekim adaylarına “Yine de şartlar ne olursa olsun çok çalışın, meslek odaklı yaşayın” tavsiyesinde bulundu.

Sağlık hizmetlerinde yaşanan tanı yöntemleri tartışmasına da değinen Prof. Nalbant, hastalıkların yaklaşık yüzde 70’ine muayene ve basit taramalarla tanı konulabileceğini, ancak teknolojinin avantajlarını değerlendirerek yetişmiş yeni neslin çok fazla test ve görüntüleme yöntemi kullanarak ilerlediğine dikkat çekti. Gelişen tıp teknolojisinin hekimlere tartışılmaz ölçüde yararı olduğunu da aktaran Prof. Nalbant, “Ancak teknolojiden fazla yararlanmanın dezavantajları da var. Fazladan test ve tarama; sağlık sistemindeki en büyük tehditlerin başında geliyor. Bu noktada geleneksel yöntemlere dönülerek, usta-çırak ilişkisine başvurmak en doğru yöntem olabilir” dedi.

HASTALARIN DA BİLİNÇLİ OLMASI ŞART

Türkiye’de hasta bilinçlendirme çalışmalarının tedavilerin başarıya ulaşmasında kilit önemde olduğuna dikkati çeken Prof. Nalbant, şunları söyledi:

“Diyet yapmayan şeker; sigara içen akciğer kanseri hastaları var. Bu durum hem tedavi hem de sağlık sistemi açısından sorun yaratıyor. Yeme davranış bozukluğu gösteren bir şeker hastası için psikiyatri tedavisi de gerekiyor. Ancak hasta bu öneriye mesafeli durabiliyor. Bu tedavi süreçlerinde hastaların işbirliği içinde olması çok önemli. İlaç, ameliyat gibi çözümlerle birlikte hastaların hekimin sözünü dinlemesi, tüm prosedürleri uygulaması gerekli.”

Tıbbi tedavi süreçleri tamamlandıktan sonra ise hastalıktan korunma süreçlerinin başladığını anlatan Nalbant, birinci basamaktaki sağlık hizmetlerinin önemine dikkat çekerek, “Aşılar eksiksiz yapıldığında, hipertansiyon, diyabet, obeziteyle mücadele edildiğinde; sağlık sistemindeki başarı artıyor” dedi.