Ana Sayfa Biyoteknoloji ​ASCO Genitoüriner Sempozyumu’na İmmüno-Onkolojik Kombinasyon tedaviler damgasını vurdu

​ASCO Genitoüriner Sempozyumu’na İmmüno-Onkolojik Kombinasyon tedaviler damgasını vurdu

Amerikan Klinik Onkoloji Derneği (ASCO) tarafından bu yıl 13-15 Şubat 2020 tarihleri arasında düzenlenen Uluslararası Genitoüriner Kanser Sempozyumu’nda İmmüno-Onkolojik tedaviler ön plana çıktı. ASCO Genitoüriner Sempozyumu’na katılarak çalışmaları yakından takip eden Ankara Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yüksel Ürün İmmüno-Onkolojik tedavi kombinasyon seçeneklerinin karşılanmayan büyük bir medikal ihtiyacın olduğu böbrek kanserinde ön plana çıktığını belirtti.

Tüm dünyadan onkoloji uzmanları ve kanser tedavisi sürecine dahil olan diğer branşlardan doktorların katıldığı, birçok kanser klinik çalışmalarının ilk kez açıklandığı ASCO GU Sempozyumu San Francisco’da gerçekleştirildi. 13-15 Şubat 2020 tarihleri arasında düzenlenen ve 4500’ün üzerinde hekimin katıldığı kongrede, böbrek kanseri başta olmak üzere genitoüriner kanserlerde uygulanan yenilikçi yaklaşımlar, yaşam verileri ve tedavi olanakları ile ilgili 700’den fazla çalışma sunuldu.

ASCO Genitoüriner Sempozyumu’na katılarak açıklanan çalışmaları yakından takip eden Ankara Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yüksel Ürün, immüno-onkolojik tedavi kombinasyon seçeneklerinin karşılanmayan büyük bir medikal ihtiyacın olduğu böbrek kanserinde ön plana çıktığını belirtti. Global kanser istatistikleri raporuna dikkat çeken Ürün; “Dünya genelinde 2018 yılında 18 milyon yeni kanser vakası ve 9,5 milyon kanserle ilişkili ölüm olduğu tahmin edilmektedir. Böbrek kanseri tüm kanserler arasında önemli bir ölüm nedeni olarak üst sıralarda yer alırken, yılda tahmini 175 bin insan ölmektedir” dedi.

Böbrek kanseri, dünya genelinde kansere bağlı ölümlerin önemli nedenlerinden biri

Genitoüriner kanserler konusunda uzman olan Ankara Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yüksel Ürün, böbrek kanserinin dünya genelinde kansere bağlı ölümlerin önemli nedenlerinden biri olduğunu ve mevcut durumda tedavi olanakları ile alınan sonuçlardan daha iyi yaşam süresi ve kalitesi sunabilen tedavilerin geliştirilmesi gerektiğini belirtti.

İmmüno-onkolojik tedavi kombinasyonlarının ümit vadeden sonuçları açıklandı

Doç. Dr. Yüksel Ürün sözlerine şöyle devam etti: “Hastalığın etyopatogenezinin daha iyi anlaşılması ile birlikte son yıllarda RHK (renal hücreli karsinom) tedavisi ile ilgili olarak çok önemli gelişmeler oldu. RHK tedavisinin ikinci basamak tedavisinde immünoterapi ile sağlanan belirgin sağkalım yararı ile tedavi standartları değişti. Mevcut kanıtlar immünoterapi kombinasyonlarının önümüzdeki süreçte metastatik RHK’nin birinci tedavisinde yeni standart olacağını göstermektedir.

İki immüno-onkolojik tedavi kombinasyonun kullanıldığı bir çalışmada; daha önce tedavi almamış ileri evre RHK hastalarında immüno-onkolojik tedavi kombinasyonu kullanımına ilişkin en uzun süreli takip çalışmasının 42 aylık analizleri paylaşıldı. Çalışma sonuçlarına göre, orta ve kötü riskli 847 böbrek kanseri hastasında ortanca 42 aylık izlemde, genel sağkalım oranı yüzde 52 olup objektif yanıt oranı yüzde 42 olarak sonuçlandı. Geçmiş tedaviler ile kıyaslandığında bu sonuçlar son derece sevindirici ancak halen doğru hastada, doğru tedavi seçimi ile ilgili aydınlatılması gereken durumlar mevcuttur. Devam eden çalışmaların hastalarımız için “bireyselleştirilmiş tedavinin” uygulanabilirliğini daha da iyileştirmesi beklenmektedir. İki immüno-onkolojik tedavi kombinasyonunun kullanımı ile oluşan yan etkilerin sıklıkla ilk 6 ayda oluştuğu ve zaman geçtikçe azaldığı görülmüştür. Derece 3-4 yan etki olarak belirlenen şiddetli yan etki görülme sıklığı standart olarak kullanılan tedaviden daha düşük olduğu gözlenmiştir. Bu uzun dönem takip sonuçlarına göre zaman geçtikçe immünoterapi tedavisinin faydası bu hasta popülasyonu için kalıcı bir fayda sağlama potansiyeli taşımaktadır.

Bu çalışmada elde edilen sonuçlar immüno-onkolojik tedavi kombinasyonlarının tedavi seçeneklerine eklenmesinin ileri evre böbrek kanseri olan hastalarda umut vadeden klinik yarar sağlayabileceğini göstermektedir.”