Ana Sayfa Manşet Türk Dişhekimleri Birliği’nin yasa teklifine dair görüşü

Türk Dişhekimleri Birliği’nin yasa teklifine dair görüşü

TÜRK DİŞHEKİMLERİ BİRLİĞİ’NİN
TÜRK CEZA KANUNU VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ (2/4290)’NİN BAZI MADDELERİ
HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

1-Genel olarak

Kanun Teklifi’nin 7,9,13,14 ve 15. maddeleri sağlık hizmetleriyle doğrudan ilgilidir. Bu hükümlerle, sağlıkta artan şiddetin önüne geçilebilmesi için bir kısım fiillerin cezasının artırılması, faillerin tutuklanabilmesine imkan sağlamak üzere sağlık hizmetlerinde kasten yaralama fiilinin Ceza Muhakemesi Kanunundaki katalog suçlar arasında ifade edilmesi ile sağlık çalışanlarının görevleri nedeniyle ceza soruşturmasına tabi tutulmalarında idari izin şartının genişletilmesi ve idare tarafından ödenen tazminatların kamu sağlık çalışanlarına rücu edilmesinin izne tabi tutulması; söz konusu izinlerin verilmesinde yetkili olmak üzere Mesleki Sorumluluk Kurulu oluşturulmasına ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır.

Öncelikle vurgulamak gerekir ki; hastaların sağlık hizmetlerinden dolayı zarar görmeleri veya sağlık hizmetlerinde artan şiddetin önüne geçilmesi, sonuçları üzerinden yapılan değerlendirmelerle çözümlenemez. Diğer bir deyişle, genel olarak sağlık sistemini ele alan bütüncül bir yaklaşım ortaya konulmadığı takdirde ne şiddetin ne de hastaların sağlık hizmetlerinden zarar görmelerinin önüne geçilebilecektir. Faili cezalandırmak veya tazminata mahkûm etmek, eylemin yarattığı etkinin azaltılması bakımından değerli olmakla birlikte, şiddetin veya tıbbi hizmetlerden zarar görülmesinin daha baştan önlenmesinin çok daha değerli ve insani olduğunda kuşku yoktur.

Teklifle önerilen düzenlemeler tek tek ele alındığında, bir sorunun çözümüne odaklanması ve sağlık çalışanlarının sorunlarının çözümünü amaçlaması bakımından çok önemli olmakla birlikte yukarıda aktardığımız bakış açısıyla değerlendirildiğinde, ne yazık ki, yeterli değildir.

Teklif’teki sıraya uygun olarak ilgili maddelerle ilgili görüşlerimiz aşağıda paylaşılmıştır.

2-Sağlık hizmetlerinin engellenmesinde ceza artırımı

Teklif’in 7. Maddesiyle, cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla kamu faaliyetinin yürütülmesine ya da sunulan hizmetlerden yararlanılmasına engel olunması fiilinin cezalandırıldığı, Türk Ceza Kanunu’nun 113’üncü maddesine bir fıkra ilave edilerek, suçun konusunun sağlık hizmetleri olması durumunda verilecek cezanın belirli bir oranda artırılması öngörülmektedir.

Sağlık hizmetlerinde ortaya çıkan şiddet olayları nedeniyle sağlık hizmetlerinin aksatılmış olması ertelenemez nitelikteki sağlık hizmeti ihtiyacının karşılanmasını önleyen niteliğiyle diğer kamu hizmetlerinden farklı değerlendirilmesi yerindedir.

Ancak, Teklif edilen madde metninde artış oranının ifade tarzı Türk Ceza Kanunundaki hükümlerin genel sistematiğine uymamaktadır. Kanun’da artırım ve indirim oranları yarı oranında artırılır gibi takdire imkân bırakmayan bir şekilde ya da yarısından üçte ikisine kadar artırılır gibi alt ve üst sınırları belirtilerek düzenlenmiştir.

Teklif’te belirtildiği haliyle verilecek cezanın altıda biri oranına kadar artırılır hükmü herhangi bir alt sınır içermediğinden Türk Ceza Kanunu sistematiğine uygun olmadığı gibi, bu haliyle uygulandığında cezada herhangi bir artış yaratamayacağı için kanun düzenlemesiyle amaçlanan caydırıcılığı sağlamaktan da uzak olacaktır.

Bu nedenlerle, ilgili hükmün “(2) Suçun konusunun sağlık hizmeti olması halinde, verilecek ceza altıda bir oranında artırılır.” şeklinde sabit bir artış içeren şekilde düzenlenmesinin amaca ve Kanun’un sistematiğine uygun olacağını düşünüyoruz.

3-Sağlık hizmetlerinde kasten yaralama suçunda tutuklama sebeplerinin varsayılması

3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa 2014 yılında eklenen hükmün aradan geçen zaman içinde uygulamaya yeterince yansımaması üzerine, Teklifin 9 ve 13. maddeleriyle, aynı hükmün Ceza Muhakemesi Kanununun ilgili maddesi içine konulması tercih edilmektedir.

Ceza yargılamasında tutukluluk istisna olmakla birlikte özellikle sağlıkta şiddet suçlarında faillerin cezasızlığı karşısında, hiç olmazsa bir süre tutuklu kalmaları suretiyle toplumsal öfke yatıştırılmaya çalışılmaktadır.  Sağlıkta artan şiddetin önlenebilmesi amacıyla faillerin tutuklu yargılanabilmelerini kolaylaştıran bu düzenleme, bütüncül bir sistem tasarımı dışında, sorunun sebepleri değil de sonucuna odaklanması bakımından soruna çözüm getirmekten uzaktır.

4-Mesleki Sorumluluk Kurulu’nun yapısı, görev ve yetkileri

Teklifin 14. Maddesiyle, Sağlık Bakanlığı bünyesinde, Bakanlık üst bürokratları ile iki akademisyen hekimin katılımıyla idari bir kurul oluşturulmaktadır.

Kurulun özerk bir yapısının olmaması idare ile kamu görevlisi hekimler arasında kusur değerlendirmesi yapıp tazminatın yansıtılmasına (rücu edilmesine) ilişkin kararların bağımsız olarak verilmesinde yapısal bir güçlük yaratabilecektir. Bunu önlemek için, Kurul’un Sağlık Bakanlığından bağımsız, özerk bir yapı olarak yeniden tanımlanması; bu yapılırken Kurul’un görev ve yetkileriyle uyumlu biçimde, liyakate hürmet eden bir bileşim belirlenmelidir.

Diğer yandan Kurul’un temel görevleri hekim, dişhekimi, eczacı ve diğer sağlık çalışanlarının ceza soruşturmasına tabi tutulmalarına izin verip vermemek ile Sağlık Bakanlığının veya Devlet üniversitelerinin sağlık hizmetlerinden dolayı zarar görenlere ödediği tazminatın kamu görevlisi hekim, dişhekimi, eczacı ve diğer sağlık çalışanlarına yansıtılmasına  (rücu edilmesi) ilişkin karar vermektir. Kurul’un bu kararları hangi temel ölçütlere göre vereceği Teklif’te belirlenmiş değildir.

Ayrıca, büyük ölçüde Bakanlık üst bürokrasisinden oluşturulan Kurul’un hekim, dişhekimi, eczacı ve diğer sağlık çalışanların çok farklı alanlardaki mesleki faaliyetlerini bilimsel yönden değerlendirmelerindeki önemli zorluk ortadadır. Kurula seçilecek biri dahili diğeri cerrahi branştan iki akademisyen hekimin varlığıyla, ilgililerin mesleki faaliyetlerinin bilimsel değerlendirmesinin mümkün olabileceği düşünülebilir ise de hekimliğin onlarca ana dal ve yan dala bölünmüş olduğu dikkate alındığında böylesine önemli değerlendirmenin konunun uzmanları olmadan veya en azından uzmanlardan görüş alınmadan karara bağlanması uygun değildir. Öte yandan, hekimlikten çok farklı mesleki alan olan dişhekimliğinin, içinde dişhekimi olmayan bir kurul tarafından mesleki değerlendirmeye tabi tutulması ise imkansızdır. Bu nedenle, Kurul bileşiminde dişhekimi üye de yer almalı; Kurul’un ilgili mesleki alanlardan uzmanların görüşünü alarak karar verecekleri belirtilmelidir.

Bütün bu hususların hazırlanacak yönetmelikle düzenleneceği söylenebilir. Ancak, yargısal işlemlerin önemli bir parçasını oluşturması planlanan, dolayısıyla kişinin temel hakları ile yakından ilgili olan bu idari sürecin belirleyicisi olan Kurul’un bileşiminden görevlerine ve bu görevleri yerine getirirken uyulması gereken temel ölçütlere ilişkin kuralların kanunda düzenlenmesi gereklidir.

5-Zorunlu Mesleki Sorumluluk Sigortasına ilişkin düzenleme yapılmalıdır

Kanun Teklifiyle sağlık hizmeti nedeniyle zarar görenlere idare tarafından ödenen tazminatın kamu kurumlarında görevli hekim, dişhekimi, eczacı ve diğer sağlık çalışanlarına yansıtılması (rücu edilmesi) Mesleki Sorumluluk Kurulu kararına bırakılmaktadır. Söz konusu Kurul’un değerlendirme ölçütlerine ilişkin olarak Teklif’te yeterli açıklık bulunmamakla birlikte kast veya kasta varan kusur dışında rücunun söz konusu olmayacağı ifade edilmektedir. Bu durumda, hekim ve dişhekimlerinin mesleki faaliyetlerinde ortaya çıkan zararları tazmin etmek üzere oluşturulmuş olan zorunlu mesleki sorumluluk sigortasının yeniden gözden geçirilmesi gereklidir.  Bir başka ifadeyle, sigorta şirketlerinin üstlendikleri risk azaltıldığına göre ödenen primlerin de buna bağlı olarak azaltılması yahut söz konusu sigortanın bütünüyle kamusal bir fon olarak düzenlenmesi ve kamu kurumlarının ödediği tazminatın finansmanında kullanılması değerlendirilmelidir.