Ana Sayfa Görüşler Dünyada Kanser Tedavisinde Gelinen Noktada Yenilikler ve Ülkemizde Henüz Olmayan İlaçlar

Dünyada Kanser Tedavisinde Gelinen Noktada Yenilikler ve Ülkemizde Henüz Olmayan İlaçlar

Prof. Dr. Özlem Er
Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı
Acıbadem Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre 185 ülkede yılda 20 milyona yakın insan yeni kanser tanısı almaktadır. En sık görülen kanserler meme, akciğer, kolon ve rektum (kalın barsak), prostat ve mide kanserleridir. Birçok kanser erken teşhis edilir ve etkili bir şekilde tedavi edilirse yüksek oranda başarılı bir şekilde tedavi edilebilir.

Kanser ilaçları her yıl onaylanan yeni ilaç listesini domine etmeye devam ediyor. 2022 yılında on yeni onkoloji ilacı içeren onay listesi bu yıl onaylanan ilaçların %27’sini oluşturuyor. Enfeksiyon hastalıkları ve nöroloji 5 yıllık ortalamalarının altında kalarak son yıllara göre daha az sayıda ilaç onay aldı. Kanser ilaçlarının hızlı şekilde geliştirilmesi ve fiatlarının yüksekliği ülkemizde ruhsat ve geri ödeme sürecinin uzamasına yol açmaktadır. Tüm kanser tiplerinde erken ve ileri evrelerde kemoterapiye ek olarak hedefe yönelik ve immunoterapi ajanları geliştirilmektedir.

 

Küçük hücreli dışı akciğer kanserinde erken evrede hedefe yönelik tedavinin ve perioperatif ortamda immünoterapinin uygulanmasının yakın zamanda onaylanmasıyla, en iyi stratejiyi belirlemek için hastaların moleküler özelliklerini anlamak giderek daha önemli hale geliyor. Platin bazlı kemoterapi standart adjuvan tedavi olmaya devam etmesine rağmen, hedefe yönelik tedavi ve immünoterapi ile ek sistemik tedavi, daha uzun hastalıksız sağkalıma doğru daha da ilerletmiştir. Tümör genomik özelliklerine dayalı hedefli tedaviler, ilerlemiş akciğer kanserinin tedavi seçeneklerini değiştirmiştir. Spesifik EGFR mutasyonlarını ve ALK füzyonlarını hedefleyen ajanların ilk piyasaya sürülmesinden bu yana, genomik kaynaklı akciğer kanseri için onaylanan ve listesi büyümeye devam eden bir dizi hedefli ajan olmuştur.

Mide kanseri ilacı geliştirme, etkili hedefleri belirleme ve kanserin doğal tümör heterojenitesi zemininde ilaç geliştirme zorlukları nedeniyle uzun süredir yavaş ilerlemekteydi. Ancak son zamanlarda, mide kanserinin moleküler temellerini anlamamızdaki ilerlemeler ve eyleme geçirilebilir biyobelirteçlerin keşfi ilaç geliştirmede önemli ilerlemelere yol açarak mide kanserinde sağkalımı iyileştirmiştir. Sistemik kemoterapi bugün bile tedavinin bel kemiği olmaya devam etse de, geçtiğimiz birkaç yıl bize mide kanseri ilacı geliştirmede bir dönüm noktasında olduğumuza dair umut veren ABD Gıda ve İlaç İdaresi tarafından onaylanan çok sayıda yeni ilaç sağladı. HER2 ifadesi ve PD-L1 ve uyumsuzluk onarımı (MMR) eksikliği, son yıllarda yeni tedaviler için yollar açmıştır ve son zamanlarda, HER2-negatif ilerlemiş mide kanseri olan hastalarda claudin 18.2’yi hedefleyen umut verici veriler ortaya çıkmıştır. Mide kanserinde biyobelirteç odaklı ilaç geliştirme için buzdağının sadece görünen kısmı olabilir. Mide kanserinde ilaç gelişimini hızlandırmak ve ilerlemiş mide kanseri olan bireyler için klinik sonuçları iyileştirmek için klinik araştırmalara kaydolmayı ve kapsamlı moleküler profil oluşturmayı düşünmek kritik olacaktır.

Daha birçok kanser türünde yeni ilaçlar geliştirilmektedir. Tüm dünyada finansal toksisite olarak da bilinen sağlık hizmetleriyle ilişkili ciddi mali zararlar, kanser hastalarında iyi belgelenmiştir. Finansal toksisite, hem sağlık hizmetlerine erişimde hem de yaşam kalitesinde önemli bir rol oynamaktadır. Finansal toksisite ile ilgili önceki çalışmalar, semptom yükünün kötüleştiğini, tedaviye uyum oranlarının düştüğünü ve klinik araştırmalara kayıt ve katılımın azaldığını belirtmektedir. Ek olarak, mali toksisite hem hastalarda hem de destek ağlarında ciddi duygusal sıkıntıya yol açabilir. Artan sağlık bakım maliyetleri tüm hastalar için bir yük oluştursa da, sağlık sigortası olsa bile ceplerinden yapılan önemli harcamalar göz önüne alındığında kanserli bireyler özellikle risk altındadır. Bir kanser teşhisi genellikle giderek daha pahalı ve karmaşık multidisipliner terapötik tedavi seçenekleri gerektirir. Ek olarak, kanser tedavisine sınırlı coğrafi erişim göz önüne alındığında, önemli bir seyahat yükü gerektirebilir. Kanserden kurtulanlar da dahil olmak üzere kanser hastalarının yaklaşık yarısının, daha da yüksek oranlarla finansal toksisite yaşadığı tahmin edilmektedir. Düşük sosyoekonomik statülü nüfuslardan, yatırımdan yoksun topluluklardan gelenlerde ve/veya sağlığın sosyal belirleyicilerinin ek yükleri nedeniyle engellerle karşılaşanlarda belgelenmiştir.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de henüz ruhsatlanmayan ilaçlara erişimde ciddi engeller oluşmaktadır.