Ana Sayfa Manşet Aile Hekimliği alanında düşünülen revizyona dair düşüncelerimiz…

Aile Hekimliği alanında düşünülen revizyona dair düşüncelerimiz…

W- AHEF olarak geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanlığı Müsteşarı ile görüşme yaptınız, görüşmede aile hekimliği sisteminde bakanlığın revizyonu konusunda neler konuştunuz, sistemde ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?
A.E.-Sağlık Bakanlığının, Aile Hekimliği alanında yapmayı düşündüğü revizyon haberlerinin sıkça konuşulması üzerine acil olarak Sağlık Bakanlığı Müsteşarımız Prof. Dr. Sayın Eyüp Gümüş’ten randevu talep etmiştik. Görüşmeye AHEF adına yönetim kurulu başkanı Dr. Akif Emre Eker ve yönetim kurulu sayman üyesi Dr. H. Şenol Atakan katıldık.

Toplantı çeşitli konu başlıklarında mevcut durumumuz, düşünülen revizyon çalışmaları ve torba yasa ile bakanlığın getirmeyi planladığı maddeler üzerine aşağıda belirtilen konularda gerçekleşmiştir. Bu arada Aile hekimleri olarak bizler için, 3-4 Mart da yapılacak olan Sağlık Bakanlığı, THS Genel Müdürlüğü ve STK’lar toplantısı, ortak akıl ile yol haritası oluşturmak ve aile hekimlerinin görüşlerinin oluşturulması kapsamında daha da önem kazanmıştır. Bu amaçla 24-25 Şubat tarihlerinde il dernek başkanlarımız acilen Ankara ‘ya toplantıya davet ettik.

Sayın Müsteşarımız ile yapılan toplantıda öncelikle
1- Şubat 2017 yılında Maliye Bakanlığına gönderilen ama halen üzerinde tam olarak uzlaşılamayan’’ ödeme ve sözleşme yönetmeliği ‘’ile ilgili düşüncelerimiz aktarılmıştır.

Bu konuda reel kayıplarımız, enflasyon karşısında eriyen ücretlerimiz ve yeni açılan birimlerden kaynaklı nüfus düşüşüne bağlı kayıplarımız somut olarak tablolar halinde ortaya konularak, yıllar içinde eriyen kayıplarımızın telafi edilmesi gerektiği ve yeni ücret kaybına özveri içinde çalışan aile hekimlerinin tahammülü kalmadığı ifade edilmiştir. Bu konuda net kayıplarımızın olduğunun genel müdürlük tarafından da kabul edildiğini ve geçmiş dönemlerde Sayın bakanlarımızın ve kurum başkanımızın birçok kez, hem medyada hem de çeşitli toplantılarda bundan sonra aile hekimlerinin mali kayıpları olmayacağı ile alakalı sözler verdikleri hatırlatılmıştır.

Yeni yönetim kurulu olarak o dönemde Maliye Bakanlığına iletilen taslak hakkında bilgimiz olmadığı ve bu konuda yayınlanmadan önce mutlaka değerlendirerek son kez öneri ve taleplerimizi iletmek istediğimiz de söylenmiştir.

Sayın Müsteşarımız Maliye Bakanlığı ile halen net bir görüşün oluşmadığını, tekrar görüşeceklerini, uzlaşamadıkları birkaç madde olduğunu ileterek, ödeme ve sözleşme yönetmeliğinin geciktiğinin farkında olduklarını ve bir an önce çıkartmak istediklerini söylemiştir. Düşündükleri en önemli değişikliğin, getirilmesi düşünülen kronik hastalık taramalarında belirlenen hedefleri geçen aile hekimlerinin daha yüksek ücret almalarının önünü açmak olduğunu söylemiştir. Bu konuda çalışmalarımızı yaparak 3-4 Mart toplantısında sunmamızı beklediğini iletti. Bu noktada aile hekimleri olarak bizim düşündüğümüz pozitif performans ile Sağlık Bakanlığının düşündüğü pozitif performansın aynı olmadığını söyleyerek hem daha önceki yönetim kurulunun hem de bu yönetim kurulunun Halk Sağlığı Genel Müdürlüğüne detaylı dosyalar verdiği ve bunların mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiği talebimiz söylenmiştir.

2- Şu an için kanunla düzenlenmesi gereken izinlerimiz konusunda torba kanuna madde ekleyeceklerini Sayın Müsteşarımız belirtmiştir. Aile hekimleri olarak bu konuda yaşadığımız sıkıntıları ve özlük haklarındaki kayıplarımızı söyleyerek, 4B gibi bir düzenlemenin ciddi hak kaybı olacağını, iptal edilen yönetmelikteki şekli ile izin düzenlemesinin konulması yanında bu konuda net talebimizin, vekâlet durumlarında yaşanan sorunların çözülmesi ile vekaletsiz izinlerde ücret kesintilerinin iptal edilmesi olduğu söylenmiştir. Tek hekimlik birimlerde ve entegre merkezlerde yaşanan izin ve ücret sorunsalının bir an önce telafi edilmesi gerektiği aktarılmıştır.

3- Sayın Müsteşarımız, İş yükümüzü ciddi olarak artıran ” Sağlık Raporları” konusunda çalışma yaptıklarını bu çalışma ile aile hekimlerinin iş yükünü ve iş çeşitliliğini azaltmayı planladıkları ifade edildi. Bunun için tek tip bir rapor formatı olması gerektiğini düşündüklerini aktardı.

Öncelikle raporlar konusunda yapılan çalışma konusunda teşekkür edilerek bu çalışmanın içinde bizlerinde olması gerektiğini belirttik. Raporlarla alakalı yaşadığımız sorunlar tek tek anlatılarak, kriteri belli olmayan, çeşitli bakanlıklarca sağlık bakanlığının bilgisi dışında istenen raporlar ile mevzuatı bile olmayan raporlar detaylı olarak örneklendirildi. Bu konuda bakanlığımızın bir an önce bir düzenleme yapması gerektiği ve bu iş yükünün kesinlikle üzerimizden alınması talebimiz söylenmiştir.

4- ‘’Yeni açılan sıfır nüfuslu birimlerde ‘’yaşanan tüm sorunlar konuşularak artık bu sorunun meslektaşlarımızın yaşamaması için bakanlık kanalı ile yeni ASM binalarının kaliteyi de artıracak ve vatandaşların da ilgisini çekecek albenide yapılması ve kiralanması gerektiği söylendi. Ayrıca ilk yerleştirme sonucu birime yerleştirme olmaması durumunda müdürlüklerce donanımın sağlanarak aile hekimlerine tesis edilmesi gerektiğini ilettik. Açılacak yeni birimlerin tekli ve az birimli değil, çoklu birimli olması gerektiğini, yeni birim açılırken bölgenin nüfus yoğunluğu yanında iş ve çalışma barışını bozmayacak şekilde planlanması gerektiği ifade edilmiştir.

5- Bu arada Sayın Müsteşarımıza, basından ve kulislerden duyduğumuz kadarı ile aile hekimlerine nöbet adı altında bir uygulama veya gece çalışması gibi çalışma modeli olup olmadığını ve bu konuda bakanlığımızın ne düşündüğünü sorduk. Şu an için böyle bir konunun net olarak ortada olmadığı ancak olası bazı senaryolar olduğu bunun masada yer aldığı ve üzerinde bir takım çalışmalar yapılabileceği iletildi.

Bu konuda aile hekimleri olarak yıllardan beri duruşumuzun çok net olduğunu, aile hekimliği ile nöbet kelimesinin aynı cümlede bile anılmasının bizim için kabul edilemez olduğunu, geçmişte zorunlu nöbet uygulaması ile nelerin yaşandığının hepimizin aklında bulunması gerektiği hatırlatıldı. Zorunlu nöbet, zorunlu gece çalışması gibi şeyleri konuşmayacağımızı ifade ederek, bu konunun bizi direk ilgilendiren bir konu olmadığı, sorunun kaynağında biz olmadığımız için çözümünde de bizim düşünülmemizin gerçekçi olmayacağı söylendi. Acil servislerde yaşanan sorunun sebeplerinin belli olduğu ve bu nedenle çözümlerinin de farklı ve bizim dışımızda olması gerektiği ifade edildi.

6- Ayrıca görüşmede Sağlıkta şiddet, emekliliğimize yansımayan ücretlerimiz ile ilgili yapılan çalışmalar ve tablolar sunuldu. Torba yasa da yer alacak olan yıpranma payı ile alakalı olarak nöbet tutulması ve çalışılan yer ayrımının olabileceği bilgisi üzerine de bunun haksızlığa ve eşitsizliğe sebebiyet vereceğini, adil ve hakkaniyetli bir düzenlemenin talebimiz olduğu da söylendi.

7- Son olarak görüşmede Aile Hekimliği hizmetlerindeki memnuniyetin halen en yüksek düzeyde olduğu, bunun tamamen meslektaşlarımızın özverisi ile gerçekleştiği söylenerek bunun göz önünde bulundurulması ve kaybedilmemesi gereken durum olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca çalıştay raporumuz ve sadece son bir yılda gelirlerimizde oluşan kayıpların tablolar ve oranlar halinde yer aldığı bilgi notu Müsteşarımıza incelemesi için sunulmuştur.

Sayın Müsteşarımızın kendisi de bu görüşmeden duyduğu memnuniyeti ileterek Mart ayındaki çalışmada görüşlerimizi detaylı olarak iletmemizi ve sonrasında bu görüşmelerin devam edeceği bilgisini vermiştir. Tüm meslektaşlarımıza selamlarını iletmemizi söylemiştir.

W- Aile hekimlerine yönelik hastalar tarafından yapılan bir puanlama var mı? Varsa benzeri uygulama II. ve III. Basamak sağlık hizmetlerinde de var mıdır? Skorlamanın  olumlu-olumsuz geri bildirimi olmakta mıdır?

A.E.- Sadece Aile Hekimlerine yönelik böyle bir skorlama veya memnuniyet anketi tarzı bir durumdan söz etmek mümkündür. E-Nabız sistemi üzerinden hizmet aldığınız aile hekimi ve aile sağlığı merkezinden almış olduğunuz hizmet karşılığı verilen bir puanlama sistemi söz konusudur.

Sağlık bakanlığının kendi yayınların da ‘’ Hasta memnuniyetini artıran en önemli etkenler arasında, hastaya daha fazla zaman ayırmak ön sıralarda yer alır. Bu durum, hekim başına düşen hasta sayısı ile yakından ilgilidir.”demektedir.

Ülkemizde hâlihazırda aile hekimliği uygulanan illerde aile hekimi başına düşen nüfus, yaklaşık 3500 olup gelişmiş ülkelerde bu sayı 2000 civarındadır. Buradan hareketle açık bir şekilde söyleyebiliriz ki sağlık personelimizin iş yükü fazladır. Buradan yola çıkarak bile bu iş yükü ve iş çeşitliliği ile memnuniyet oranlarının bu derece yüksek seyretmesi aile hekimlerinin gerçekten insanüstü bir gayretle ve özveri ile çalışmasının sonucudur.

Ayrıca hangi sistem olursa olsun, sadece hizmeti alanların memnuniyetinin ölçüldüğü, hizmeti verenlerin memnuniyetin göz ardı edildiği hiçbir sistem sürdürülebilir olmaktan uzaktır.

Benzer uygulamalar ise 2. ve 3. Basamak sağlık çalışanlarının kendisi için henüz yoktur. Orada sadece kantitatif değerler üzerinden iş ve işlemler yürümektedir. Sadece hastanelerin değerlendirildiği bir takım anketler uygulanmaktadır.

W- Acillerde nispeten yüksek başvuruların çözümünde zaman zaman aile hekimleri düşünülmekte son durum nedir?

A.E.-  Aile hekimliği yapılandırılması çalışmaları dâhilinde, mevcut birinci basamak ortadan kaldırılmış ancak sistemin tüm süreçlerinin (sevk zinciri gibi) devreye alınamamış olmasına ayrıca kişilerin hastane ve acillere ulaşmasının önüne herhangi bir bariyer konulmamasına bağlı olarak İkinci Basamak Sağlık Kuruluşları hastanın başvurduğu ilk basamak haline gelmiştir.

Dünyada, nüfusunun neredeyse iki katının Acil Servise başvurduğu ilk ülke Türkiye‘dir. Bu alanda açık ara ile önde bulunmaktayız.

Peki, bu yoğunluk nereden kaynaklanıyor?

Bilimsel zeminde kabul gören genel yaklaşım acil olmayan hastaların sağlık hizmeti almak için yaptığı acil servis başvurularının “Acil servislerin uygunsuz kullanımı” olduğu şeklindedir. Uygunsuz kullanım acil servislerin çok boyutlu hizmetlerinin sürdürülmesini zorlaştırmakta ve sağlık hizmetlerinin maliyetinin yükselmesine neden olmaktadır. Bakanlığımızın açıkladığı verilere göre bu oran %80 gibi çok büyük oranlardadır.
Bu yoğunluğun birçok sebebi olup tek bir nedenden ötürü yoğunluk mevcut demek mümkün değildir. Acil servislerdeki yoğunluğun sebeplerinden başlıcaları şunlardır:

Vatandaşın her küçük semptomda acil servisin yolunu tutmasına engel bir durumun olmaması, Hastaların işlerini hızlı halletmek istemeleri yani kendilerinin değil, işlerinin acil olması, Mesai saatleri dışında ve tatil günlerinde ulaşılabilen tek hekimin acil hekimi olması,  randevu sistemleri nedeniyle bazı polikliniklere sıra almanın çok ileri tarihe ertelenmesi,  Çoğu çalışanın iş yerinden izin almakta zorluk çekmesi,  polikliniklerde hastalara kısa süreli tedavi verilecek uygun ortam olmaması,

Birinci basamağı vatandaşın kullanmasında özendirici faktörlerin olmaması, sevk zincirinin henüz uygulanmıyor oluşu.  Hasta ve hasta yakınlarının tahlil ve tetkiksiz muayene olduklarına inanmamaları yanında acil servisler de her türlü tetkik ve tahlilin ücretsiz olarak yapılıyor olmasına inanılması,

Acil servislerde olan bu aşırı yoğunluğun ödeme sisteminden kaynaklı gerekçelerle hiçbir şekilde idarece kaile alınmaması. Hastane döner sermayelerine en büyük girdilerin acil servise başvuran hastalara fatura edilmesi.Bu nedenlerin her biri üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken sebeplerdir.

Acil servilerde yaşanan yoğunlukla ilgili olarak çözüm birinci basamaktan hekimlerin hangi ad olursa olsun oraya kaydırılması olmamalıdır. Geçmişte bunu yaşadık. Çözüm ancak kendi içinde bulunmalıdır. Yeşil alan hastalarının hastane polikliniklerine veya aile hekimine yönlendirilmesi, yeşil alan hastalarından katkı paylarının artırılması ve aile hekimliğini kullanan hastaların ödüllenlendirilmesi çözümler olabilir. Ayrıca hastane ödeme modellerinin ve kalitatif uygulamalarında bir an önce getirilmesi gerekmektedir.

W- AHB başına düşen nüfusun 2000’e çekileceği basına yansımıştı, mevcut durum nedir? I. Basamak ideal sağlık hizmeti sunumu, koruyucu hekimlik olabilmesi için AHB başına düşen nüfus size göre kaç olmalıdır?

devam edecek……….